Page 186 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 186
Emir Kalkan Hikâye Yarışması
Yıllar sonra çocukluğunu geride bıraktığı o sokakları, resimlerini ve mahallesini,
soğuk bir kış günü terk etmek zorunda kaldığında, resimleri bilinmeyen bir dille
çığlıklar atarken o, bir ayrılık resmi bırakmayı istemişti orada ama buna fırsat bulama-
mıştı. Uzun bir yol çizecekti. Yolun başı aydınlık olacaktı. Ama yol gittikçe karanlığa
karışacaktı. Ve bu yolda küçük bir çocuk elinde ucu kırılmış kurşun kalem, sessizce
ilerliyor olacaktı.
Yeni resimler yapmıştı. Büyümüş, genç bir adam olmuştu. Yüksekokula gitmişti.
Ancak resmettiği dünyayla yaşadığı gerçek dünya birbirinden tamamen farklıydı,
ama yine de bu iki dünyayla iç içe yaşamaya devam etmişti. Fakülte sınıflarındaki
arkadaşları ona dair öyküler oluştururlardı aralarında. Ve onu böylece tanımaya
çalışırlardı. Ailesi, özel hayatı, geçmişi hakkında nice söylentiler dolaştı. O ise hep
susuyor ve yalnızca resim yapıyordu.
Ölümü çizdi bir kez. Herkes meçhul bir ölünün etrafında sıralanmışlardı. Başları
önlerindeydi. Ama hiç birisi ağlamıyordu. Ölünün üstüne örtülen çarşafta güneş,
çocuk ve kalem resimleri vardı.
O kadar çok insan yüzleri çizmişti ki bir sabah uyanıp, yüzünü yıkamak için gittiği
lavabonun üzeri ispirtolu kalemlerle çizilmiş yüz resimleriyle dolu aynasına baktı-
ğında, bir müddet kendi yüzünü tanıyamadı. Çizdiği resimlere karışmıştı bir an yüzü.
İlk aşkını da resimlerinde buldu. Özlenen bir sevgiliyi çizmek istiyordu. Böyle bir
yüz nasıl olurdu? Bir başkasını kendisine ölümsüz bir bağlanışla bağlayan bir yüz
hangi çizgilerle anlatılabilirdi? Uzun bir zaman böyle bir resim yapabilmek için uğraştı.
Gecenin geç bir saatinde kalkıyor ve resmin bir bölümünü tamamlıyordu. Ellerinden
gizli bir sır çizgilere, çizgilerdeki büyü ise kendisine geçiyordu. Resmin bütününün
ortaya çıkacağı anı sabırsızlıkla bekliyordu genç ressam. Sanki resim kendi kendisini
tamamlıyor, ya da meçhul sevgili onu çizmeye çalışıyordu.
Aylar sonra özlenen sevgilinin gizem dolu resmi gecenin geç bir saatinde tamam-
lanmıştı. Bu yüz onu çepeçevre kuşatmış ve kendisine bağlamıştı. Resmi çoğaltarak,
yaşadığı odanın her tarafına astı. Kendinden bir şeyler kopuyor ve resme doğru akıyor
gidiyor gibiydi. Artık özlenen bir sevgilisi vardı ressamın. Gün boyunca evine ve res-
mine kavuşacağı anı sabırsızlıkla beklediğinden dışarı çok az çıkıyordu.
Eve döndüğünde sevgili onu kapıda karşılardı ve genç ressamın eline bir fırça
tutuşturdu. Meçhul sevgili, kâğıt üzerindeki tek bir portre olmaktan çıkıp kendisine
ait bir dünyaya sahip olmak istiyor gibiydi.
Özlenen sevgilinin bitirdiği ilk resmini odasının en güzel yerine yerleştirdi. Sonra
sayısız başka resimler yapmaya, sevgiliye, kendisine has bir dünya oluşturmaya
186