Page 23 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 23
Caner Çaylak | Sirayet
yerinden bir kapı daha açıldı. Demircinin evinden dört adam çıkıyordu. Demircinin
evinden ağlama sesleri geliyordu. Sokağın buzlu parlak karanlığında yankılanıyordu.
Kapının açılmasıyla içeriden gelen ağlayışlar da perde perde yükseldi. Ağızlarından
beyaz dumanlar çıkaran, bakışlarını yerden kaldırmayan dört adam çıktı kapıdan.
Demirci en arkadaydı, ağlıyordu. Dişlerini sıktığı, çenesinin kenetlendiği sakallarının
hareketinden anlaşılıyordu. Elindeki gaz lambası, titreyerek yanıyor ve duvardaki
buzlara çarpıp kırılarak, süzülüp eriyerek, sağa sola; pencere kasalarına, duvarları ören
taşlara cılız ışıklar fırlatıyordu. En öndeki adamın kollarında yorgana sarılmış küçük
bir naaş vardı. Demirci, üç adam ve evinin her köşesine dağıttığı semavi gülücükleri,
kapı diplerinden, pencere kenarlarından, yastık yüzlerinden, avuç içlerinden söküp
götüren çocuğun naaşı, karları eze eze karanlığın içinde kaybolup gittiler. Adamların
çıktığı kapı üzerlerine kapanınca içerideki kadınlar perdeleri çekti, gaz lambasını
söndürdü, karanlık odalarda sessizce ağlamayı sürdürdüler.
Burada böyle bekleyemezdi demircinin dönüşünü. Teğmenin söylediği hana
gitmek zorundaydı.
Avlusu arkada olan, ön kapısı sokağa açılan, kesme taşlarla örülü, iki katlı bir
binaydı han. Yüzyılların ağırlığını taşımaktan yorulmuş gibi, ahşap destekleri eğilmişti.
Eski şaşaalı günlerini düşündükçe gözleri dolan bir ihtiyardı han. Trabzon’dan gelip
Tebriz’e giderken burada konaklayan kervanları, bu şehrin on bir kapısından girip
kırk dört çeşmesinden su içen iyi huylu kervan develerini anımsamaktan memnun,
hatırladıkları kendine yeten bir ihtiyardı han. Odalarında uyumuş olan tüccarların,
askerlerin, yolcuların, âlimlerin, memurların ve dervişlerin ortalıkta gezen hatırala-
rıyla, bir meczup gibi fısıldayarak konuşan ve odalarında evvelce uyunmuş uykuların,
edilmiş duaların, kurulmuş hesapların gururuyla mağrur bir ihtiyardı han.
İbrahim kapıdan içeri girdiğinde adımını basacak yeri zor buldu. Yerlerde serilip
yatan askerler, öbek öbek kendi üzerine kapanmış muhacir aileler vardı her yerde. Giriş
kapısından arkadaki avluya kadar her yer doluydu. Sol tarafta bir merdiven beyhude
çabalar içindeydi. Uyuyan, hasta, yorgun ve yaralı insanlarla dolu basamakların ikinci
kata çıktığını iddia ediyordu. Buna handaki kimse inanmıyordu.
Parmak uçlarına basa basa ikinci kata çıktı İbrahim. Mum ışığıyla aydınlanan üç
odadan ilkine girdi. Pencere kenarından bir asker elini kaldırıp çağırdı kendisini.
Yanında oturacak bir boş yer vardı. Yatacak bir yer zaten imkânsızdı. Soğuktan titre-
yerek kendisini çağıran askerin yanına çöküp etrafına baktı.
23