Page 28 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 28
Emir Kalkan Hikâye Yarışması
yordu tepelerin ardından. Askeri hastane bir kıyamet yerine dönmüştü. Cepheden
dönen binlerce yaralı ve hasta asker hastanenin etrafında, duvar diplerinde, ağaç
altlarında, karlar üstünde bekliyordu. Hastanede bir kişilik yer boşalmasını ve içeriye
alınmayı bekliyorlardı. Başları eğik, yüzleri zayıf, bedeni cılızlaşmış, yaralı ve hasta,
baygın ve inleyen yüzlerce asker.
İçeriye girdi. Tevfik Salim Bey’i bir askeri muayene ederken buldu. Selam verip su
kazanını teslim etti. Tevfik Salim Bey sırtını sıvazladı İbrahim’in;
–Aferin aslanım!
Tekrar selam verip çıktı İbrahim. Gidecek hiçbir yeri yoktu, kaldığı bir koğuşu, bir
çadırı yoktu. Tevfik Bey’den yeni bir emir beklemek üzere dışarıda bekleyen askerlerin
yanına gitti. Bir ağaç dibinde yer buldu. Kaputunu yere serip oturdu. Ateşi yükseli-
yordu. Midesine müthiş ağrılar saplanıyordu. Açlıktan olduğunu düşündü. Sırtında
bir titreme başlıyordu. Karanlık çöktükçe öksüz ve yetim titremelere tutuldu. Öksüz
sırtından kuyruk sokumuna, yetim göğsünden çenesine kadar titriyordu. Dişleri bir-
birine vuruyordu. Çenesine söz geçiremiyordu. İşgalci soğuk çarıklarından dizlerine,
oradan da beline kadar çizgi çizgi tırmanmıştı. Tüm bedeni soğuktan uyuşmuştu.
Soğuktan tortop olmuş askerlerin sırtlarında kar biriktikçe bir yanı yosun tutan
şikâyetsiz taşlara döndüler. Kar kapladı her yanlarını. Sadece biraz güneşe muhtaçtılar,
sadece biraz ışık. Biraz umut, biraz beklenti ve tutunma çabası. Uçurumun dibinde bir
dal parçasına tutunur gibi Ayşe için cebinde sakladığı hediyeyi dokundu. Bir kere daha
görebilseydi gözlerini Ayşe’nin, kaşlarını ve kirpiklerini. Bu berbat hastane bahçesine
belki daha kolay direnebilirdi. Belki burada, bu rezil soğuk karşısında Ayşe’nin sıcak
bir gülümseyişi, mahcup bakışlarını yere eğişi olsaydı böyle titremezdi.
İbrahim’in hayalinden medet umduğu saatlerde Ayşe ise soluğunu tıkayan öksü-
rükleri ile başucunda duran mum alevini titretiyordu. Elindeki ıhlamurdan yardım
istiyor, olmuyor, öksürükle birlikte ateşi yükseliyor, babası Sadık Ağa endişeleni-
yor, okuduğu Kur’an’ı kapatıp kaldırıyor, hastaneler asker dolu, Ayşe’yi hastaneye
götüremeyeceğini biliyor, vakit ilerliyor, aklına gelen şüphelere inanmak istemiyor,
bastonuna dayanarak kalkıyor, gücünü toparlayamıyor, bir besmele çekiyor, vakit
ilerliyor, iyi misin kızım diye soruyor, “Soğuk aldım galiba” diyor, şifayı uykuda arıyor
Ayşe, öksüre öksüre iki büklüm kalkıyor, babasının sabah namazında alacağı abdest
için ibriğe su doldurup babasının yatağını serdikten sonra karanlık ve soğuk uykulara
bırakıyor bedenini. Soluğunu bırakıp güzel yüzünü yastığa gömüyor. Uykuda yüksek
ateşin bedenini ele geçirdiğini anlayamadan gece ilerliyor.
✥
28