Page 30 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 30

Emir Kalkan Hikâye Yarışması
            lanıyor. Askerin üstündeki örtüyü sıyırıp sağ kolunu açıyor. Askerin sağ kolu avuç
            içinden omuz başına kadar derin yaralar, kesikler ve sıyrıklarla doluydu. İğneyi yavaşça
            batırdı askerin koluna. Kanı çekmeye başladı. Şırınganın ölçeğine bakarak yirmi
            mililitre dolunca çekti iğneyi. Kanı bir cam şişeye boşalttı. Çalkalamaya başladı. Kan
            çalkalandıkça pıhtılaşıyor, pıhtılaşan kısımlar dibe çöküyordu. Tevfik Salim Bey’in
            çalkaladığı kan tüm pıhtısından iplik iplik ayrıldı. Pıhtısından ayrılan kanı bir başka
            şişeye aktardı. Güneşe tutarak baktı, ışıldıyordu. Yaratılışın nüvesi, yaratılmışların
            beklediği cennet müjdesi gibiydi. Güneş ışığıyla öpüştükçe ortalığa kesme kristal
            kırmızı ışık zerrecikleri saçıyordu.

               Hastabakıcılardan biri kanın şişesini İbrahim’in yaptırdığı sıcak su kazanına
            daldırdı. Diğeri bir cam çubukla kanı karıştırıyor, Tevfik Salim Bey de termometre
            ile kanın sıcaklığını ölçüyordu. Tifüs bakterileri kan içindeki saltanatının en kud-
            retli devrini yaşıyordu. Kan ısınmaya başlayınca küstah özgüvenlerinin içinde önce
            umursamadılar. Kan ısındıkça birer birer tahtlarından düşmeye başladılar. Hanedan
            üyeleri, şehzadeler, gözdeler, tifüsün kan içindeki yumurtaları karanlık dehlizlerde
            telle boğduruldu. Kanın sıcaklığı elli beş dereceye ulaşınca tüm bakteriler elden
            ayaktan düşmüş, hareket kabiliyetini yitirmiş, sersem ve şuursuzlaşmıştı. Fakat
            ölmemişlerdi. Aciz ve hükümsüzdüler. Tevfik Bey şişeyi sıcak suyun içinden çıkarıp
            ağız kısmını gaz lambasının alevinden geçirdi. Dezenfekte etti. Başka bir cam şişeye
            aktardı. Artık elinde dört kişiyi tifüse karşı koruyacak aşı denemesini tutuyordu.
            Tuttuğu derin soluğunu bıraktı, yüzünü güneşe döndü. Aynı işlemi iki defa daha
            yaparak on iki kişilik aşı elde etti.


                                                ✥
               İbrahim’in hastane bahçesinde yüzlerce kırgın askerle beraber beklediği ikinci
            günün gecesiydi. Vakit yatsıyı geçmiş, karanlık bir gülle gibi çökmüştü. Yağmaya
            hazırlanan kar gökyüzünü kırmızıya boyamıştı. İbrahim yüksek ateş yüzünden uyu-
            yamamış, dudakları, dili, damağı birbirine yapışmıştı. Ağzının içinden boğazına ve
            ciğerlerine kor ateşler yayılıyordu. Yüzüne bir kar tanesi düştü. Gökyüzüne baktı,
            yüzlerce kar tanesi üzerine düşmeye başladı. Yüzünü tekrar yere eğmedi. Kendini sırt
            üstü, buz tutmuş toprağa bıraktı. Sırtındaki ateş yine de sönmedi. Kar taneleri yüzüne
            değer değmez ateşin azabından eriyordu. Yüzüne kar taneleri düşüyor, göğsündeki
            yangın bütün bedenine yayılıyordu. Yanmış, yapışmış dudaklarını açamıyor, ateş
            zihnini kurutuyor, bilincini kavuruyor, başı dönüyor, kendinden geçmek üzereyken
            çocukluğu geliyordu aklına. Bir çocukluk gününde sırt üstü uzandığı sazlıkta başının
            üzerinden bir kuş geçiyor, uyanıyor, kalkıyor, yerdeki karları alıp yüzüne sürüyordu.
            Dudaklarındaki tuzlu çöl yangını bir lahzalığına sönüyordu.


            30
   25   26   27   28   29   30   31   32   33   34   35