Page 25 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 25

Caner Çaylak | Sirayet
               –Ağam aç kapıyı, ben kürkçü Osman’ın oğlu İbrahim!

               Demirci uykusuz ve hatırlamaya çalışan bakışlarla açtı kapıyı. İbrahim’i selam
            verip elini öptükten sonra hatırlayabildi. Vazife kâğıdını gösterip;

               –Ağam beni Hasankale’den Üçüncü Ordu Baştabibi gönderdi. Bu kâğıttaki su kaza-
            nının hemen yapılması gerekiyor. Karargâhtaki Levazım Teğmeni senin yapmanı istedi.

               Demirci içeri girip kaputunu ve kalpağını alıp çıktı. Dükkânı evinin yanındaydı.
            Üzüntüden titreyen bir besmeleyle açıp gaz lambasını yaktı. Köşede istiflenmiş odun
            ve kömürleri gösterip ocağı tutuşturdu.
               Tevfik Salim Bey’in çizmiş olduğu su kazanına bakarak başka bir kâğıda başka
            resimler çizdi. Kazanın üst, alt, ön ve arka yüzlerini ölçüleriyle çizdi. Sac levhalar
            getirdi dükkânın arka kısmından. Ölçtü, işaretledi, kesti, parçaları hazırladı. Tutuş-
            muş ocakta demir çubukları eriterek parçaları kaynattı. Ocaktaki ateşin ışığı yüzüne
            vurdukça ağlamaktan gözlerinin şiştiği görülüyordu. Çekinerek konuştu İbrahim;
               –Ağam, başın sağolsun.
               –Torunum… Ali… tifüsten gitti…

               –Bu su kazanını tifüse karşı aşı yapabilmek için kullanacak Baştabip Tevfik Salim
            Bey.

               –Bütün bir Osmanlı yurdu şimdi bu Erzurum’un altında yatıyor. Kim geldiyse öldü,
            kim geldiyse burada kaldı. Daha bakalım kaç kişiyi Erzurum’a defnedeceğiz! Ne köy
            kaldı, ne bucak, savaşın arkasından tifüs geldi, bütün Erzurum’un altı şehitlik oldu.
            Baştabip inşallah başarır bu işi.
               Sabah ezanı okunana dek, kar ufalanmış yıldız tozları gibi yağdı durdu. Demircinin
            çalışmasından çıkan sesler, işleyen bir saat gibi vaktin daraldığını anlattı. Bitkinle-
            şen ateş sönüp gitmek istedikçe, İbrahim yeni odunlarla ikna etmeye çalıştı alevleri.
            Sabah ezanı okunana dek, kar bir masal gecesindeymiş gibi yağdı durdu. Demirci
            çalışırken bir yandan torunu için ağladı. Ağlaya ağlaya çalıştı. Ocağın ateşi gözyaş-
            larını bir çırpıda kuruttu. Evinde annesinden ayrı uyuyamayan Ali, ak Ali, gül Ali,
            bal Ali, şimdi soğuk toprak altında bir başına nasıl uyuyordu? Annesinin koynunda
            sağ yanına yatarak uyuyan Ali’yi, ak Ali, gül Ali, bal Ali’yi, ışıksız toprağın içine nasıl
            yatırmışlardı? Sabaha dek yağan kar en nadide yıldızları indirip yeryüzüne, Ali’nin
            mezarını süsleyip durdu. En hüzünlü yıldızlarını alıp yanına, sabaha kadar Demirci
            ile beraber ağlayıp durdu. Sabah ezanı okunurken Demirci kazanı bitirdi. Köşesine
            noktalar vurarak üç harf yazdı. Ayın, lam, ye; Ali.




                                                                                    25
   20   21   22   23   24   25   26   27   28   29   30