Page 90 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 90

Emir Kalkan Hikâye Yarışması
            veren büyüktü de ödül çok daha büyüktü... Bütün gönüller hareketlendi, yürek dev-
            letlerinin en güzel, en özel duygusu yetiştirilecekti.
               Kimi sevinci yetiştirmek istedi bağrında... Kimi mutluluğu... Kimi hüznün gücüne
            inandı, kimi hazânına bahârın... Bilinmezdi, hangisi nasipti... Bin bir türlü duygular
            hâsıl olacaktı bu ülkelerde... Gönüller başka başka, duygular bambaşkaydı. Her biri,
            birini yüceltecekti gönlünün derininde... Bir derin sessizlik yüklendi bulutlara...
            Duygular teker teker gönüllere yüklendi.
               Bir tek aşkı seçmemişlerdi ki henüz bir yürek de o bana kalsa diye ümitlendi. Bek-
            ledi heyecanla, istekle bekledi onu ve nihayetinde de onu üstlendi... Duyguların en
            büyülüsü, en özeli, en onulmazı olsundu. Beklenen de buydu ya hani... Bu yüzden aşkı
            aldı o, onu hemhâl edindi. Evirdi ve çevirdi ellerinde... Ona sorumluluklar, anlamlar
            ve isimler yükledi. Değerini daha da artırmıştı sanki. En erdemli duyguyu bulmaktı
            istediği çünkü. Bir sanatkâr inceliğiyle işledi onu... Gece ve gündüz... Akşam ve sabah...
            Gün be gün... An be an... Her yürekten bir ses çınlatırken kulaklarını o vazgeçmedi.
            Uğraşmaya devam etti. Vakitler verdi, emekler döktü çok... Neredeyse gözünün nuru
            silinecekti... Sonunda ise sihirli bir duygu inşâ etmişti yürek... Işıl ışıldı bu güzellik...
            Bakanın içine akıyordu da içinde kalanın ne olduğunu anlayamıyordu bakan... Bu
            duyguya güç veren neydi, hiç bilinmiyordu. Sanatkâr gönül bile etkilendi eserinden...
            Bu küçük ülkede o bile şaşkındı kendi oluşturduğundan... Biraz da tedirgin oldu bu
            akıl almaz güzellikten ve bir korku hissetti âniden... Çünkü yitmemeliydi bu güzellik,
            yitirmemeliydi kendinden. Özel olmalı, özel kalmalıydı... Diyâr diyâr dolaşıp incin-
            memeliydi. Ve her şeyden önce de bozulmamalıydı. Zirâ bozulma ardından ziyân
            getirirdi. Bozulma varsa eğer bir yok olma muhakkaktı.
               Sanatkâr biraz tedirginlik hisseti... Eseri muhakkak ki eşsizdi de aşkla birlikte gidip
            ona yârenlik etmek istiyordu yürek yolculuklarında... Tecrübesiz bir duyguydu bu...
            Masumdu çok... Kirlensin istemezdi... Ama ferman bu ya, kendisi gitmeliydi aşkın...
            Gitmeli ve aynı gelmeliydi hani... Yalnız gitmeli ve yitmemeliydi.
               Adı aşktı onun, bir tebessümüne dünyalar değerdi, ışıl ışıldı gözleri... Bir bakan
            bir başka şeye daha bakmayı dilemezdi. Adı aşkı onun... Denizler akardı yüreğinden
            gizlice... Su gibi saftı... Bir kere bakan ona, aldanmadan edemezdi... Öylece geçemezdi...
            Adı aşkı onun alevler yanardı derininde... Ateş parçası gibiydi dokunuşu... Yakıyordu
            uzananı ellerinden başlayarak... Adı aşktı onun... Ve bir değişim muhakkaktı içinde,
            olmazsa o da olmuyordu işte.

               Yürek ülkesi, kendisini cesaretlendirdi son kez... Bütün düşünceleri silkeledi üze-
            rinden... Güzel gidip özel dönecekti seyrinden aşk... Duadan başka şey kalmamıştı
            elinde, bütün emeğini aşk yolunda harcamış bu yüreğin... O da öyle yapmıştı. Yüce


            90
   85   86   87   88   89   90   91   92   93   94   95