Page 93 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 93

Şeyma Kaya | Aşkın Arka Bahçesinde
            Aklında hep onu düşünme hâli ve önünde uzayan sıradağlar vardı. Uçmaya devam
            etti, aklı biraz daha karmaşık kalmıştı.
               Yeni duygulara umut bağladı sonra... Bu da geçerdi, unutulurdu belki... Bu düşün-
            celeri bir kenara bıraktı sonra, güzel düşünmeliydi ki güzel şeyler olsundu... Kendine
            baktı ardından... Yüreğine kazılı bakışlar dışında hâlâ kusursuz ve güzeldi. Asil olmak
            işte böyle bir şeydi. Biraz daha ilerledikten sonraydı ki bir yürek izi daha göründü
            uzaklardan... Bir yürek ülkesi daha... Nasılsa halledebilirdi, aşktı o... Varlığı yeterdi...
            Yavaşça bıraktı kendini üçüncü kez toprağa, toprakta o eşsiz yağmurun kokusu... Hay-
            ranlıktan uzaklaşmıştı ya bu ona yeterdi. Daha karanlık kuyularda gezindiğini elbette
            bilemezdi. Yine bir göz göze temas hâli sonra... Gözün gözde kaybolması gibiydi. Daha
            etkili olmasındı dileği... Gördüğü gözlerden üç kat daha derindi. Çünkü bu şaşkınlık
            ve hayranlıktan çok daha fazlasıydı. Ilık ılık hissedildi özünde... Bu iki duyguyu da
            almıştı içine ve fazlası da vardı her şeyin ötesinde... “Mutluluk” bu olmalıydı. Sevinç
            böyle bir şeydi. Bir göz bir gözü gördüğünden ancak bu kadar memnun kalabilirdi.
            Artık bir şeylerin değişmemesi imkânsız gibiydi. Daha şimdiden içindeki kırıkların
            sesini duyuyordu. Aşk da farkındaydı artık... Bu değişimin önünde kimse duramazdı,
            gün gibi aşikârdı.

               Karşı duygunun ise lâl olmuştu dilleri... Bu güzellik onun olmalıydı. Onunla
            tamamlandığında ancak mutluluk o zaman kaçınılmazdı. Zaten öyle de olsundu.
            Mutluluk bunu diledi bütün kalbiyle. İlk defa böyle tamdı her yanı... Çepeçevre sarıl-
            dığını hissetti aşkla.

               Mutluydu... Aldı aşkı ve onu yorgunluklarından uzaklaştırmak istedi. En mutlu
            köşelerinde gezindirdi aşkı. Zamanın durduğu yerdi burası sanki... Kimse onları
            bilmesin, görmesindi. Başkası gibiydi aşk... Kapıldı mutluluk rüzgârına... Kendini
            lodosa bıraktı. Sanki bu ân için düşmüştü yola aşk. Bir adım geriye dönmek istediği bu
            yoldan on adım ileriye gitmişti. Dönüşsüz bir sürüklenmeydi bu üstelik... Kendisinde
            olmaması, işte bu en kötüsüydü. Kendini kaybedeceği umulur şey değildi. O kadar
            çok vakit geçirmişti ki mutlulukla, kendine gelmesi hayli zaman almıştı. Yüreğindeki
            sızıyı hissettiğinde ise sanki yine geç kalmıştı. Mutluluğa anlattı hâlini. Onu anlasın
            istedi. Gitmesi gerekmişti, artık gitmeliydi. Mutluluk tahmin ediyordu aslında çünkü
            kendisi de dâhil her şey bitimliydi dünyada. Çok üzgün olması aşkın ellerinden kay-
            masına engel olamadı. Arkasından bakarken canı yandı, kuşların sesi bile hüzün
            verdi gönlüne... Aşk ise yarı bîçare düştü yollara. Mutluluğun açtığı onulmaz boşluk
            nasıl kapatılırdı. Artık düşünmek istemedi. Bıraktı kendini rüzgâra. Kanatlarının
            yorgunluğunu bile duymadı ilk defa... Yüreğinin götürdüğü yerlere doğru yelken açtı.





                                                                                    93
   88   89   90   91   92   93   94   95   96   97   98