Page 97 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 97

Camdan Güneş


                                      Ma cideg ül B atma z







               Kürekçi, deniz fenerine bırakılalı tam on ay olmuştu. On aydır yerinden kımıl-
            damadı. Bekledi, ayaklarının dibine uzanmış denizi seyretti. Ve on ay boyunca on
            gemi, onun ışığını içerek limana yöneldi. Fakat Kürekçi, bu zafer anlarının hiçbirini
            görmemişti. Göremiyordu.
               Kuyumcu ile Balıkçı’nın öğle toplantıları ve takas tartışmaları için seçtikleri yer de
            fenerdi. Rehberlik dilenen on geminin haberini onlardan almıştı. Yalnızca üç gemi
            öğlen vakti varmıştı sahile. Üç tanesi akşam, geri kalan üçü ise şafak vakti yanaştı.
            Onuncu geminin ne zaman geldiğini kimse bilmiyordu. Kürekçi on aydır işte bu
            gemiyi bekliyordu.
               “Sanki sana inat yapıyorlar, be!” dedi Kuyumcu, “Saklanıyor herifler.”

               “Hakkı var,” diyerek Kuyumcu’ya katıldı Balıkçı. Nadiren aynı fikri paylaşırlardı.
            “Üç gün oldu, senin kaptandan ses seda yok.”
               Kürekçi, bu sözlerde garez olmadığını bilse de, Kuyumcu’nun buruşuk suratıyla
            Balıkçı’nın kılçıklı kırmızı ellerine tiksintiyle baktı.
               “Siz ne bilirsiniz? Kaptan nedir, siz ne bilirsiniz?” diye geçirdi içinden. “Birinin
            işi altınla gümüşle, tasla tarakla; diğeri ise yüzmeyi balıklardan bile öğrenememiş.”
               “Kaptan,” diye cevap verdi Kürekçi istifini hiç bozmadan, “Kaptan, baba yarısıdır.”

               “O hâlde senin Kaptan öz be öz baban! Seni burada yetim bırakıp hususi işlerine
            koşturuyor, baksana!” Balıkçı sırıtıyordu.

               “Yahu, sen gitsene yanlarına. Git sor, neymiş dertleri?” diye ısrar etti Kuyumcu.
               “Olmaz,” dedi Kürekçi yüzünü denizden çevirmeksizin, “Kaptan ne zaman dilerse
            gelir görür. Canı isterse ayağına çağırtır. Ben işine karışmam.”
               “Pöf! Ne inat var sende be! Git işte hana. Hem yer içersin. Nah şu kayalardan bir
            farkın kalmamış direk dibinde beklemekten. Git işte, arkadaşlarını görürsün!”
               Yolunu kaybetmiş, alabora olmaktan kurtulmuş, kayaları yalayacakken ışıkla uyan-
            mış yerli yabancı denizciler, limana inince ilk iş fenere gelip yağmurlu ormanlar, susuz

                                                                                    97
   92   93   94   95   96   97   98   99   100   101   102