Page 102 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 102

Emir Kalkan Hikâye Yarışması
               “İncirleri mi verdin yoksa? Yazık ettin, olur mu bu!”

               “Hiçbir şey vermedim.”
               “Olur mu hiçbir şey vermemek? İlla ki bir şey istemiştir o. Ne istedi?”
               “Hiçbir şey. Kemerimi bile almadı.”

               “Çay istemez, zeytinyağı incir istemez. Zümrüt kemeri beğenmez. Ne istiyor o
            zaman?”

               “Bilmiyorum.”
               “Eşekler gibi biliyorsun. Yapacak mısın?”
               “Hayır.”

               “Yapmayacaksın tabi. Başına dert alırsın benden demesi. O herif de kızı da çekil-
            mez. Kaldır kafanı be Kürekçi! Kaldır kafanı da iyice bir bak: Gözlüksüz, zımbırtısız
            alabildiğine deniz! Şehri, kasabası, mercanı, kızı, hepsi tam karşında. Senin de gözlerin
            bu manzaraya yetişir!”
               Fenerin sorumluluğu üstüne kalacak diye korkan Balıkçı’nın sözleri, Kürekçi’ye hoş
            geldi. Çayı hazırladı, yanına biraz da katık koyup daimi misafirine götürdüğünde ince
            bir çuvaldan temiz giysiler çıkarmaktaki Kuyumcu ile karşı karşıya geldi. Balıkçı’nın
            yanındaki yerine oturmamıştı henüz. Zümrüt işlemeli kemeri de boynuna dolamıştı.
            Giysileri ise kemere uygun seçtiği belliydi. Kuyumcu, uzun girizgâhları sevmezdi:

               “Bak evlat. Benim bir oğlum yok. Gel, bana çırak ol. Sana kızımı vereyim, zanaa-
            tımı öğreteyim.”

               “Gemisizliğimi unutmak, yeni bir meslek öğrenmek kadar kolay sana kalırsa, öyle
            mi?” Kürekçi, teklifin diğer yarısını duymamış gibiydi.

               “Başın bağlansın, o zaman gözün ne gemi görür ne de tersane,” diye kestirdi
            Kuyumcu. Getirdiği temiz giysilerle kemerini kuşanıp yarın sabah erkenden dükkâna
            gelmesini istedi. Zaman kaybetmeden işi öğrenmeye başlamalıydı.
               “Fener öksüz kalacak, bütün gemiler yan yatacak,” diye yakınıp duran Balıkçı’ya
            rağmen Kürekçi, unutmak fikrine tutunmak istiyordu. On beş senedir maviden başka-
            sına değmemiş gözleri için açılma vakti gelmişti. Yeni bir dünya vardı önünde. Denizden
            başka şeyleri barındıran bir dünya. Evini değiştirmeyecek, yine fenerde uyuyacaktı.
            Bunu duyan Balıkçı biraz rahatladı çünkü günlük düzenine devam edebilecekti. Yine
            sabah balığa çıkıp öğlen genç denizcinin çayını içecek, akşamları erzakını yanına alıp
            denizin uğultusundan uzakta, sıcacık kulübesinde yeni günle sözleşmek üzere uykuya



            102
   97   98   99   100   101   102   103   104   105   106   107