Page 101 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 101
Macidegül Batmaz | Camdan Güneş
Kuyumcu, hünerli elleriyle gözlüğü kaldırıp Kürekçi’nin yüzüne yapıştırıverdi. Genç
adam bir an için nerede olduğunu şaşırdı, Kuyumcu’nun elini geri itip camları çıkardı.
“Korkma, korkma. İlk başta etraf bulanıktır, başın döner. Ama çabucak alışacaksın.
Yanından ayırmayacaksın, bak gör.
Kürekçi tekrar yardım etti gözlüğü takmasına, kordon saplarını denizcinin kulak
arkasına doğru çekti.
“Borcum nedir?”
“Para istemez.”
“Çay çuvalını mı istiyorsun?”
“Yok, çay da istemez.”
İhtiyarın itirazları, Kürekçi’nin uyuşuk aklını iyice karıştırdı. Kaptan’ın verdiği
kemeri hatırladı. Hemen belinden çıkarıp uzattı: “Hakiki gümüş. Hint diyarından,
Mihracene’lerin elinden Raja’ların belinden çıkma.”
“İlla ki borcunu ödemek istersen, zanaatımın yetişmeyeceği bir şey daha mak-
buldür.”
Kuyumcunun aklındakileri tahmin etmeye kalkmadan kemerini tezgâha bırakıp
yeni yalancı gözleriyle dükkândan dışarı fırladı. Ayaklarına “limana!” emrini verdi.
Dakikalar içinde sahildeydi ama gemisinin attığı demirin ancak gölgesini yakalayabildi.
“Aman! Aman! Sanki olta kancası saplandı gözüme! Bu ne eziyet be!” Genç adamın
yeni oyuncağı, şimdi Balıkçı’nın suratındaydı. Bugüne dek susuz ve soluksuz bıraktığı
balıklar, ondan intikam alıyor sanmıştı bir an.
“Senin için değil, benim için de ondan.”
“Sen bunu takınca dünya tersine dönmüyor mu yani?”
“Dönmüyor. Kaç kez söyleyeceğim? Bunları takınca, senin çıplak gözle gördüğün
gibi görüyorum.”
“Çay yapacak mısın?” diye sordu Balıkçı, gözlükleri sahibine uzatırken. Yeni açılan
görüşüyle, çay çuvalının yerinde olup olmadığını anlayamamıştı.
“Yapacağım.”
“Zeytinyağı?”
“O da bol.”
101