Page 109 - İbrahim Tennuri
P. 109
İbrahim Tennûri | hayatı ve eserleri
Biyân: Kebap. Cihâd: Savaş, Allah için savaş.
Bismil: Besmele çekmek, bismillah demek. Cihân: Dünya, âlem.
Bîş: Beş, artık, ziyade. Cilve: Tecelli, güzel ve hoş görünme.
Büği: Haksızlık eden, serkeş. Cinân: Cennetler, bahçeler.
Buhl: Cimrilik, pintilik. Cinâyet: Suç, ceza gerektiren suç.
Bülbül-i elhân: Bülbül sesli, güzel sesli. Cirâhat: İrin, yara.
Bünyâd: Esas, temel, bina, yapı. Civar: Yakın, yakını, komşu.
Bûy: Koku. Cûd: Cömertlik, el açıklığı.
Büyû: Alış, veriş. Cüdâ: Ayrılığa mensup, ayrı düşmüş.
Cünbüş: Kımıldama, hareket, zevk, eğlence.
C Cür’a: Suyu yudum yudum
içmek, bir yudumluk içki.
Câh: Mansıp, makam, itibar, mevki.
Cüst: Aramak, sıçramak, elin
Câm: Kadeh, bardak.
ve ayağı çabuk, çevik.
Cağvidân: Ebediyet, sonsuzluk, ölümsüzlük.
Cüş: Coşkunluk.
Ced: Dede, büyük baba, gayret.
Cüşa gelmek: Coşmak, kaynama, galeyan.
Cedel: Bir konu üzerinde tartışma, çekişme.
Cefâ.: Eziyet, incitme.
Ç
Cehd: Gayret, çalışma, çabalama
Çâh: Kuyu, yerin altı, zindan.
Cem etmek: Toplamak, yığmak.
Çâk: Yırtık, parça parça, yanık,
Cemâl: Yüz güzelliği, görünme, güzellik.
Çâk it: Yırt, parçala, yar.
Cengi: Bakınız: çengi.
Çeng: Saz, bir makamdan
Cevher: Maya, öz, varlığı başka bir makama geçme.
bir şey varlığı ile sınırlı olmayan,
kendi kendine var olan. Çengi: Çalgıcı, def çalarak ve şarkı
söyleyerek oynayan kadın.
Ceylan: Dolaşma, gezinme.
Çerağ: Mum, kandil, fitil.
Cezbe: Allah aşkı ile coşma.
Çeri: Asker, baş, reis, başbuğ.
Cidd: Bir işi gerçekten
çalışıp yapmak, gayret Çeşm: Göz.
109