Page 112 - İbrahim Tennuri
P. 112
Dr. Mustafa Fidan
Fevâid: Faydalar, karlar, kazançlar, Giryân: Aylayan, ağlayıcı.
Feyz: İlim, irfan, bolluk. Gölük: Yük hayvanı, kuvvetli
sağlam beygir, merkep.
Fısk: Hak yoldan çıkma, hainlik, kötü
ve yaramaz işler peşinde olma. Görgü: Şahit, ayna.
Firâk: Ayrılık, ayrılma, Göyünmek: Parlamadan işten yanmak.
sevişenlerin ayrılması.
Güftâr: Söz, lakırdı.
Firkat: Ayrılık, hasret, Güher: Cevher, inci, cevher.
dostların ayrı düşmesi.
Gülgen: (Gürgen) Sert ve
dayanıklı orman ağacı.
G Gülzâr: Gül bahçesi.
Gabn- ı fâhiş: Alış-verişte kandırma. Gümân: Şek, şüphe, zan, sanma.
Gamkin: Kederli, tasalı, üzüntülü. Gümrâh: Yolunu kaybetmiş,
Gâret: Yağma çapulculuk, akın. şaşırmış, doğru yoldan sapmış.
Gark: Boğulma, boğma, batırma. Güvâhî: Şahitlik, tanıklık, şehâdet.
Gasb: Zorla alma, zabt etme. Güzer: Geçiş, geçme.
Gayb-ı genc: Gayb hazinesi, gizli hazine. Güzîn: Güzel, beğenilmiş.
Gebr: Mecusi, ateşe tapan.
Gelez: Zayıf, cılız. H
Genc: Hazine, define. Hâb: Uyku, rüya.
Gevher: Cevher. Habîr: Cenâb-ı Hak, haberli, bilgili.
Gevher efşân: İnci ve cevher saçan. Hacîl: Utanmış, utancından yüzü kızarmış.
Gevher şinâs: Cevâhirden Hâciz: Ayıran, bölen, perde, hacz eden.
anlayan, kuyumcu, sarraf.
Haclet: Utanmak, mahcup
Gez: Ok, yay. olmak, utangaçlık.
Gıll u gışş: Hile ve kötü niyet. Hacr: Delilik, sefillik veya kötülükten
ötürü tasarruftan menetme.
Gılmân: Cennettekilere hizmet
eden güzel delikanlılar. Hadd: Bir suçtan dolayı verilen ceza.
Girçek: Gerçek. Hak: Allah, doğruluk, insaf.
112