Page 115 - İbrahim Tennuri
P. 115

İbrahim Tennûri | hayatı ve eserleri
            İrgörmek: Eriştirmek, ulaştırmak.     Karânu: Karanlık.

            İrirmek: Ulaştırmak, yetiştirmek.     Karanulık: Karanlık.
            İrtidad: Dinden çıkma.                Kâsid: Geçmez, aranmaz, sürümsüz.

            İrşad: Doğru yol gösterme.            Kasr, kusür: Köşk, sayar, apartman.
            İssi: Sâhibi.                         Kâsır: Kısa, noksan, eksik.
            İstitâat: Kuvvet, kudret, yetenek.    Katran: Katran, cehennem ehlinin giyeceği.
            İşik: Eşik.                           Katre: Damla, damlayan şey.

            İy Ey.                                Kayıkma: Meyletme, temayül
                                                  gösterme, geri dönme.
            İzhar: Açıklamak, meydana çıkarmak.
                                                  Kazf: İftira etmek.
            J                                     Kedhudâ: Kâhya, Osmanlılarda
                                                  idari bir unvan.
            jenk: Pas, küf, kir.
                                                  Kefâle: Uzerine alma, bir
                                                  başkasına kefil olma.
            K                                     Kefâlet: Bir başkasına kefil

                                                  olma, üzerine alma.
            Kadem basmak: Ayak basmak, kaçmak.
                                                  Kekelmek: Bitki bitirmeyen
            Kadr: Değer, itibar, onur, şeref.
                                                  çoraklaşmış yer.
            Kafes: Kafes.
                                                  Kelise: Kilise, Hıristiyan ibadethanesi.
            Kahr: Zorlama, zorla bir iş yaptırma.
                                                  Kem: Az, eksik, noksan.
            Kâl: Söz, laf.
                                                  Kemter, hakir: Değersiz, daha aşağı.
            Kâlâ: Kumaş, kale.
                                                  Kendüzi: Kendisi.
            Kalil: Az.
                                                  Ker: Sağır.
            Kalp: Geçmez para.
                                                  Kerâhet: Sevilmeyen şey, hoş görülmeyen.
            Kamer: Ay.
                                                  Kesir: Çok.
            Kâmil: Olgun kişi, tam.
                                                  Kesret: Çokluk, bolluk.
            Kamu: Bütün, hep.
                                                  Keşf: Açma, meydana çıkarma,
            Kanda: Nerede.                        gizli bir şeyi bulma.
            Kâr: İş, kazanç.                      Keşif: Meydana çıkarma, açma.


                                                                                    115
   110   111   112   113   114   115   116   117   118   119   120