Page 116 - İbrahim Tennuri
P. 116
Dr. Mustafa Fidan
Kevneyn: Dünya-ahiret. Lâl: Değerli süs taşı.
Kevser: Cennet ırmaklarından biri. Ledün ilmi: Allah’ın sırlarına
ait manevî bilgi, gayb ilmi.
Key: Ne zaman, ne vakit, pek çok,
sıfatlarda -en. Ma nasına gelir. Lehv: Oyun.
Kıgırtmak: Çadırmak, Le‘ib: Oyun.
seslenmek, haykırmak.
Leim: Kötü, alçak, aşağı.
Kısmet: Taksim etme, paylaştırma.
Lemyezel: Daimi olmak, Allah’ın bir sıfatı.
Kimesne: Kimse.
Leşker: Asker.
Kimya: Kimya.
Lî ma ‘Allah: Allah, la beraber olma hali.
Kitâbet: Bedel karşılığı hür Lukata: Sokakta bulunup alınan şey.
olma muamelesi, yazı.
Lutf: İhsan, iyilik, hoşluk, güzellik.
Kiy-lü kâl: Dedi kodu.
Lû‘lü: İnci.
Koruk: Uzümün olgunlaşmaması,
diğer meyvelerde de kullanılır.
Kudüm: Ayak basma. M
Kufl: Kut, sürgü. Mâ: Su.
Kul: Köle, insan, hür olmayan. Ma’din: Maden.
Kuldâş: Arkadaş, yoldaş. Ma’nevî: Şekle bağlı olmayan, cisim
ve madde olarak var lığı bulunmayan,
Kûr-hane: Kabristan.
görünmez, iç ve ruh ile ilgili.
Kuttauk-tarîk: Yol kesici.
Ma’âd: Dönüp gidilecek yer, âhiret.
Küfr: inkar etmek, gizlemek.
Mağzûl: İşinden el çektirilmiş, kovulmuş.
Künûz: Hazineler, defineler.
Mağbûn: Aldanmış, aldatılmış.
Küşûf: (bakınız): keşf.
Mağmûm: Kederli, gamlı, hüzünlü.
Mah: Ay, ay yüzlü.
L
Mahbûb: Sevgili, sevilmiş.
Lâ mekan: Yeri yurdu olmayan, Allah Mahcûr: Malını kullanmaktan men edilmiş.
Lahza: An, az zaman, göz ucu ile bakış.
Mâhir: Mahâretli, herhangi
Lakıyt: Sokakta bulunmuş çocuk. bir şeyi iyi yapan.
116