Page 110 - İbrahim Tennuri
P. 110

Dr. Mustafa Fidan
            Çira: Niçin, neden.                   Demsâz: Arkadaş, dost, sırdaş.

            Çizmek: Çözmek.                       Derbend: Boğaz, dar geçit.
            Çumruk: Elsiz ve ayaksız kalmış.      Derviş: Alçak gönüllü, bir tarikate bağlı.

            Çü: Gibi.                             Deryâ-yı vahdet: Birlik denizi.
            Çün: Vaktâ ki, -ince, için, nasıl.    Dest-gir: Elinden tutan, yardımcı.
                                                  Destur: İzin, izin sistemi.
            D                                     Deşt: Bozkır, çöl.

            Da’vâ: Şikayetçi olarak               Devr-i ezmân: Zaman aşımı, geçmiş yıl.
            mahkemeye baş vurmak.                 Dîde: Göz.

            Dağlanmak: Kızgınlık demirle          Dîde-i a’mâ: Körün gözü.
            yakılmış, damgalanmış.
                                                  Dil: Gönül.
            Dağlu: Kızgın demirle damga vurulmuş.
                                                  Dir: Uzak.
            Dâm: Tuzak.
                                                  Dirmek: Toplamak, bir araya getirmek.
            Dâm kurmak: Tuzak kurmak, ağ, birini
            aldatmak için hazır lanmış hile, oyun.  Div: Dev, şeytan, cin.

            Dânâ: Alim, bilgin.                   Divşürmek: Toplamak, devşirmek.
            Dâver: Padişâh, Hükümdar, melik,      Diyâr: Memleket, yer, ülke.
            Mutlak Hakim olan yüce Allah.         Doyu: Sofra, ziyafet.

            Daş: Dış, her şeyin dış kısmı.        Dölenmek: Düzeltmek.
            Dedürgün: Rahatı kaçmış.              Duş: Sırt, arka.
            Def: Def, bir çalgı aleti.            Dü-’âlem: İki âlem, dünya-âhiret.

            Deffaf: Def çalan, çalgıcı.           Dü-bâlâ: İki kat, iki katına.
            Değal: Hile, dubara, geçmez akçe.     Dü-kevneyn: Dünya-âhiret.
            Değşürmek: Değiştirmek.               Dükeli: Bütün, herkes.

            Dehr: Dünya, zaman, devir.            Dün: Gece.
            Delâyil: Deliller.                    Dün ü gün: Gece-gündüz.
            Delîl: Şâhit, tanık.                  Dürişmek: Çalışmak, sebat etmek.

            Dem: Kan, soluk, nefes, arı, zaman.   Dürr: İnci.


            110
   105   106   107   108   109   110   111   112   113   114   115