Page 124 - İbrahim Tennuri
P. 124
Dr. Mustafa Fidan
Tiryâk: Panzehir. Uzlet: Halktan ayrılma, yalnız yaşama.
Tiz: Çabuk.
Tohm: Tohum. Ü
Tulû’ etmek: Doğmak. Üftâde: Düşmüş, düşkün, biçâre.
Tuş olmak: Rastlamak, yönelmek. Üleşmek: Paylaşmak.
Tuti: Papağan kuşu. Ümmi: Okuma yazma bilmeyen.
Tutruk: Ateş tutuşturan ufak tefek şey. Ün: Ses, şöhret, nam.
Tutsak: Esir. Üryan: Çıplak, açıkta.
Tutu: Rehin, bir şey karşılığında Üsdad: Hoca, öğretmen.
diğer bir şey bırakma.
Üşenmek: Korkmak, çekinmek,
Tuvâne: Kâdir olma, güç, kuvvet. tedirgin olmak.
Ütmek: Oyunda yenmek.
U Üveys: Veysel Karâni.
Uçmak: Cennet, havaya uçmak.
Uğrı: Hırsız. V
Uğrılık: Hırsızlık yapmak. Vakf: Bir malı veya mülkü satılmamak
Ulamak: Eklemek, yapıştırmak, uzatmak. şartıyla bir , hayır işine başlama.
Ulu: Büyük, saygıdeğer. Varta: Tehlike.
Ulûm: Ilimler, bilgiler. Vâsâya: Vasiyetler, öğütler, tavsiyeler.
Ulvî: Yüce, yüksek. Vasl: Ulaşma, kavuşma, erişme.
Ummân: Okyanus, denizler. Vebâl .:Günah, sonunda ceza olan iş.
Umu: Ümid, emel, arzu. Vecd: Kendini kaybedercesine
ilâhi aşka dalma.
Urmak: Giymek, tac giymek.
Vech: Yüz, çehre, surat.
Us: Akıl.
Vedia: Emanet bırakılan bir şey.
Uş: İmdi, işte.
Vefâ: Sözünde durma, yetişme,
Uşşak: Âşıklar. sözünü yerine getirme.
Uzhiyye: Kurban. Velâyet: Velilik, ermişlik.
124