Page 122 - İbrahim Tennuri
P. 122
Dr. Mustafa Fidan
Siyâdet: Seyyidlik, efendilik, beylik. Şebnem: Çiğ, kırağı.
Soğulmak: Sulu seli çekilmek, göz Şefa’at: Suçunu affettirmek için yalvarma.
ferinin azalması, solmak, kurumak.
Şefi’: Şefâat eden, bir suçun
Sormak: Sömürmek. bağışlanması için aracılık eden.
Soylamak: Kendi soyunu övmek. Şehâdât: Şâhitlik, tanıklık.
Söyündürmek: Söndürmek. Şehinşâh: Padişâh, şâhlar şâhı.
Subaşı: Komutan, subay, zabıta memuru. Şekâvet: Bedbahtlık, bahtı
karalık, mutsuzluk.
Süd: Fayda, kâr, kazanç.
Şekk: Şüphe.
Suhûr: Büyük taşlar, kayalar.
Şem’: Mum.
Sûk: Çarşı- Pazar.
Şer’: Şeriat.
Sulh: Barış, barışma, uzlaşma.
Şerik: Ortak.
Sûret: Şekil, yüz, resim.
Şeşmek: Çözmek.
Süflî: Aşağı, bayağı, âdi, değersiz.
Şıblık: Cehület, inkâr.
Sülüs: Üçte bir.
Şikâr: Av, avlama, çok az bulunan şey.
Sülüsân: Üçte iki.
Şikeste: Kırılmış, kırık.
Sünen: Hz. Peygamber(sav)’in
sünnetleri, iyi adetleri. Şirb: Su hissesi, suya ait hak, ekin
ve hayvan sulama nöbeti.
Süst: Gevşek, zayıf, tembel.
Şirket: Ortaklık.
Ş Şûrîde: Âşık, perişan, karışık.
Şurüt: Şartlar, kaideler.
Şâbâş: Takdir etme, beğenme, aferin.
Şüf‘a: Satılık bir mala ortak veya
Şâh: Padişâh.
komşu olanın aynı para ile satın almak
Şâhid: Şâhid, güzel, tanık. üzere başkalarına tercih olunması.
Şâhsüvâr: Ata iyi binen. Şükrâne: Teşekkür.
Şâm: Akşam. Şüm: Şom, uğursuz.
Şeb: Gece. Şürize: Âşık, perişan, karışık.
Şeb-çırâğ: Gece parlayan yâkut.
122