Page 37 - ibrahim_tennuri_gulseni_niyaz
P. 37

Birinci Bölüm | İbrahim Tennûrî

               Eserin tasavvufî yönü, fıkhî yönüne galiptir. Bu nedenle her konunun baş kısmında
            kısaca fıkhî durum anlatıldıktan sonra, tasavvufî yönüne geçilmiş, asıl ağırlığı bu kısım
            teşkil etmiştir. Fıkhî kısım, tasavvufa geçişe bir zemin niteliğinde olmuştur. Fıkıhtaki
            her konu tasavvufa tatbik edilerek bir “Fıkh-ı bâtınî” yani Fıkh-ı ma’nevî meydana
            getirilmiştir. Fakat bu tevilleri yaparken hiç bir zaman İslâmî ölçüleri aşmamıştır. İslâm
            dışı sapık bâtınîlikle hiç bir ilgisi alakası yoktur.

               Şeyh İbrahim’in bu önemli eseri, Fıkıhla, tasavvufu’nun birleştirilip birbiri içinde
            mezedildiği görülmektedir. Bu yönüyle de, denebilir ki, sahasında ilk eser niteliğini taşır.


                                            Edebî Yönü
               Şeyh İbrahim Tennûrî, bidâyette, tahsilini medresede yapmış ve önceleri medrese’de
            müderris olmuş ise de, daha sonraları medreseden zorunlu olarak tekke kültürüne
            intikal ederek kendini o sahada yetiştirmiş önemli bir tekke şâirlerindendir. “Gülşen-i
            Niyaz” isimli divanında Münâcat, Mi’raciye, Naat, Destan, Kaside, Tercih-i bend, Tem-
            siller, Öğütler, Gazeller, Rubâîleri mevcuttur. Bazı mecmu’alarda yayınlanmış Yunus
            Emre tarzında İlâhileri ve şiirleri de vardır. Örnek: Yunus Emre’nin “olur” redifli şiirinin
            11. beyitten sonra, aynı ölçü aynı redifte 4 beyit daha ekleyerek şiiri 17 beyit yapmıtır.()
               Gülzâr-ı Mânevî adlı eseri ise, baştan sona sûfiyane bir şekilde yazılmış 5140 beyitlik
            mesnevi olup, vezni, Mefâîlün/ Mefâîlün/ Feûlün’. Bu eser Bayramiye tarikatı mensup-
            larınca çok sevilmiş ve pek muteber tutulmuş bir kitaptır.

               Gülzâr-ı Mânevî adlı eserinde mahlas olarak “Âşık” sıfatını kullandığı halde, Gülşen-i
            Niyaz adlı eserinde, kendi adı olan “İbrahim”i mahlas olarak kullanmıştır.

               İbrahim Tennûrî, Gülzâr-ı Manevî’yi hazırlarken Celaleddin Rumî’nin meşhur
            “Mesnevi” kitabından, Mahmud Şebüsterî’nin “Gülşen-i râz”ından yer yer tercümeler
            ve bunlardan etkilenmiştir. Hatta Âşık Paşa’nın “Garip-nâme”sinden de faydalanmıştır.
               İbrahim Tennûri, işlediği konulara uygun düşen âyet ve hadislerden deliller getirerek
            mesnevisini (kitabını) süslemiştir. Âşık Paşa “Garipnâme”, Tennûri “Gülşen-i Niyaz”ında
            her ikisi de “Âşık” mahlasını kullanmışlardır. Ancak şiir metinlerine bakıldığında
            Âşık Paşa’nın şiir metinleri daha ağır metinler; Tennûri’nin şiir metinleri de daha sade
            olduğu görülür.
               Tennûri, her iki eserinde de, edebiyat sanatlardan mecâz, kinâye, teşbih, istiare,
            îham, cinas gibi birçok sanatları ustalıkla kullanmıştır. Özellikle Gülşen-i Niyaz adlı
            kitabında Divan Edebiyatı’nın (münâcat, mi’râciye, naat, hikayât, söyleşi, destan, baha-
            riyat, nasihat, murabba, gazel, kaside, terci’-i bend, mersiye, temsil) gibi birçok nazım
            türlerini kullandığı görülür.


                                                                                    37
   32   33   34   35   36   37   38   39   40   41   42