Page 348 - Kayseri Ansiklopedisi Cilt 4
P. 348

KAYSER‹ ANS‹KLOPED‹S‹                          MAS / 339 [1779]



                                      KAYSERİ MASALLARINDAN BİR ÖRNEK

                                             Hayvanlarla Konuşan Adam
            Herifin  biri,  bir  ata  binmiş  gidiyormuş.  Nereye?  Hazarşa’ya  (Bünyan’ın  bir  köyünün  adı).  Bunun
            önüne bir kara yılan, bir beyaz yılan çıkmış. Kara yılan, beyaz yılanı sarmış, öldürecek. Hemen attan
            inmiş, kara yılanın kafasını ezmiş, beyaz yılanı kurtarmış. Beyaz yılan şöyle kenara çekilince:
            - E[y] insanoğlu, gel hele şöyle, demiş.
            - Konuş, demiş.
            - Ben, peri padişahının oğluyum. Ben Sultan Süleyman’ın perileri ile geldim. Kapıldım, gittim. Sen
            beni babama götürürsen seni dünya malına gargar ederiz, (Çok mal vermek, mala boğmak, gark etmek)
            demiş.
            - Ben seni babana nasıl götüreyim, demiş.
            - Ben bilirim, demiş.
            Herif gitmiş, yılan gitmiş. Herif gitmiş, yılan gitmiş. Hazarşa’ya varmışlar. Yılan, buna bir iyilik ede-
            yim, demiş. Vara vara varsa baksa ki herif Hazarşa’ya yeni varmış. Yılan, hemen şıp diye alt yanı
            yılan, üst yanı adam olmuş.
            - Selamünaleyküm.
            - Aleykümselam.
            - Ağa, demiş, sen beni bir düşmanın elinden kurtardın. Ben, peri padişahının oğluyum. Eğer ki sen
            beni babama götürürsen biz sana dünyanın malını veririk, demiş.
            - Gitmiyom, demiş.
            - Sana şu kadarcık bir iyilik edeyim de kullan demiş. Aç ağzını, demiş. Ağzını açınca, yılan ağzına
            tükürmüş. Yut, demiş, [adam] yutmuş. [Yılan:]
            -  Her  hayvanın  dilinden  anlarsın,  bunu  kimseye  söylemeyeceksin,  söylersen  de  ölürsün,  demiş.
            [Adam:]
            - Peki, demiş.
            Herif atına binmiş, eve gelmiş. Yılanın dediklerini unutmuş. Atını tımar ederken at, “Ih! Ih!” diye
            inliyor,  “Ellerin,  ayakların  dert  görmesin.  Cennet  makamın  olsun.”  diye  at,  ağaya  dua  ediyormuş.
            Herifin de bir çırağı varmış, merhameti yokmuş. İki tane öküz varmış, birisi ihtiyarmış, öteki genci-
            miş. Çırak, akşama kadar bu öküzleri çifte koşarmış. Genç öküz aldırmazmış, koca öküz yorulurmuş.
            Herif atı tımar ediyor, at ağaya dua ediyor. Koca öküz yatmış, uzanmış. Kafasını yere koymuş, “Ih! Ih!”
            inliyor. Eşek de kütür kütür saman yiyor.
            Eşek:
            - Nörüyon (Ne yapıyorsun? Ne iş görüyorsun?) öküz kardaşlık, demiş.
            Öküz:
            - Olmaz olayım da kurtulayım, demiş.
            Eşek:
            - Niye ki, demiş.
            Öküz:
            - Ağanın merhametsiz çırağı var ya genç öküzünen beni akşama kadar yoruk yoruk yoruyor. Derman-
            dan kurudum eşek gardaş, sorma, demiş.
            Eşek:
            - Onun kolayı var, demiş.
            Öküz:
            - Ne var, demiş.
            Eşek:
            - Çırak yemi versin. Ölmeyecek kadar ye, öbür tarafını bırak. Çırak geldiği zaman kafanı yere eğ, ıh ıh
            inle, demiş. Koca öküz verilen yemin kenarından biraz yemiş. Çırak gelip de baksa ki yem duruyor.
            Öküz, ıh ıh inlemeye başlamış.
            Çırak:
            - Ağa! Ağa! Koca öküz yemi yememiş, hasta mı, diye bağırmış.  Ağa evvelden bunun lafını duydu ya…
            - Eşşeği getir de genç öküzün yanına koş, demiş.
   343   344   345   346   347   348   349   350   351   352   353