Page 133 - kayseride_ticaret_ve_sanayi
P. 133

Kayseri’de Ticaret ve Sanayi
               “Naylon Aşçı”
               Bizim kuşak ve öncekiler, “Naylon Aşçı”, dediğinde hemen bilirler… Öyle ya; bir
            yakınının, bir komşusunun, bir akrabasının, belki de kendisinin düğün yemeğini yapan
            kadın… Sordum; ismini de bilen oldu, az çok… Ama soyadını bilene hiç rastlamadım.
            Bunu, Kayseri’nin önemli hafızalarından Hilmi Korubaşı’na sordum. O da bilemedi…
            Derken, Korubaşı, Kayseri Kültür Müdürlüğünde görevli, arkadaşı Ömer Ozan’a konuyu
            açıyor. O da “akrabası” olduğunu bildiriyor. Bununla kalmıyor; 1999 yılında, Kayseri
            Kültür Müdürlüğü Folklor araştırmacısı Türkan Oral’ın “Naylon Aşçı” ile yaptığı söyle-
            şinin bir çıktısını veriyor. Söyleşi yapıldığında yaşı, 79.
               Çıktıdan anladığımıza göre, 1920 doğumlu... Kayseri’nin yerlisi… Alimoğullarının
            kızı; Hızırcıların gelini. İsmi Hayriye, soyadı Baltacı… 15 yaşında “gelin gidiyor!” Sıkıntılı
            bir hayat… Ölen çocuklar… Yokluklar, eşinin hastalığı peş peşe geliyor. Asla yılmıyor,
            umudunu kesmiyor; düğün yemekleri yaparak hayatını idame ettiriyor. Terziliği de
            varmış, güzel de dikiş dikermiş. Şarkı, türkü de söylermiş. Yanında sürekli taşıdığı ve
            özel yaptırttığı oklavasını, icabında silah olarak kullanırmış. Onu, Hazreti Ali’nin kılıcına
            benzetirmiş. Öyle ya, düğün evlerine, tek başına ve yürüyerek gidecek, gece-gündüz.
               Ünü, Kayseri dışına da çıkıyor. Kırıkkale’den, Ankara’dan, İstanbul’dan davetler
            geliyor. Yol, yordam bilmeyen; okuması yazması olmayan bir kadın, bazen bilmediği
            şehirlerde, bir gece yarısı hem de tek başına, piyasa taksisine biniyor; yemek yapmaya
            gidiyor, eline verilen adresi arayarak. Tabii, önce bir karakola gidiyor. Görevliye kendisini
            tanıtıyor. Gideceği adresi söylüyor, karakolun telefonunu alıyor; “aradığım yere varınca
            mutlaka sizi ararım. Aramazsam bilin ki ya kaçırmışlardır ya da kaybolmuşumdur!”,
            diye de uyarıda bulunuyor.
               Tamı tamına on dokuz yıl, düğün evlerinde, mahallerde, ev sahibinin evinde ünlü
            Kayseri düğün yemeklerini yapıyor. Bazen, o evde beş-on gün kaldığı da oluyor. Sonra;
            dükkan açıyor. Rızkını orada aramaya başlıyor. Kendi ifadesi ile epey de para kazınıyor.
            Güzel yemekler nedeniyle, “bahşişe” de boğuyor hem oğlan ve hem de kız tarafı.

               Mesleğe intisap hikayesi de ilginç. Kendisi, güzel “hamur açarmış” Bunu da komşu-
            ları, taraf etrafı bilirmiş. İhtiyacı olanların yardımına gidermiş. Mesela ben anımsarım;
            “aş-makarna” keserken, bıçağı alan konu-komşu yardıma gelirdi. Öyle ya, bazen 80-100
            bezi hamur, “aş-makarnaya” çevrilecek.

               İşte, bir düğün yemeği için komşularından birisi, bir aşçı tutmuş, Hayriye Hanım’dan
            da yardım istemiş. Öyle ya, “iyi hamur açarmış!”. Yardıma gidiyor. Tutulan aşçının pek
            tadı yok, mesleği pek iyi değil. Tam bir “sintir!” Beğenmemişler… “Sen, ondan daha
            iyiydin!”, demişler. Ondan sonra, ünü yavaş yavaş yayılıyor, kendisini de bu ortamda
            buluyor. Dönemin ünlü aşçısı, her Kayseri “yerlisinin” iyi bildiği “Naylon Aşçı” da bu


                                                                                   133
   128   129   130   131   132   133   134   135   136   137   138