Page 243 - kayseride_ticaret_ve_sanayi
P. 243
Kayseri’de Ticaret ve Sanayi
Halka Açık Ya Da Çok Ortaklı Şirketler Dönemi
1929 Dünya Ekonomik Buhranı ve yerli sermayenin yeterince oluşmamış olması
vs. gibi nedenlerle Kayseri’de, yukarıdakilerden başka, 1950’li yıllara kadar ciddi özel
sektör yatırımı görmüyoruz. Yapılanlar ise küçük işletmeler olarak karşımıza çıkmakta.
1950’ye kadar ekonomide, devlet ağırlığını, tüm ülkede olduğu gibi Kayseri’de de iyice
hissediliyordu. Küçük tasarruf sahiplerinin birikimlerinin ekonomiye kazandırılması
ve mülkiyetin tabana yayılması amacıyla birçok girişimde bulunulmuştu. Bunların
en önemlileri 1960 ve 1970’li yıllardaki işçi şirketleriydi. Özellikle yurtdışında çalışan
işçilerin tasarruflarını ülkeye çekmek amacıyla başlatılan bu girişim hızla ülke geneline
yayılmıştı, bugün bu şirketlerin çok azı ayakta kalabildi, onlar da işçi şirketi niteliğini
yitirdiler. Bir kısmı “HOLDİNG”, bir kısmı “aile şirketi” haline dönüştü; bir kısmı da
kapandı gitti. Tabii, bunlar sadece “Almancı” ya da “Gurbetçilerin” tasarruflarını değil,
hisse alan yerel halkın birikimlerini de yok ettiler. Unutmayalım; bazı girişimlerin,
“hisse senetleri” bir günde kapış kapış satılmıştı.
Hisse alıp, hangi fabrikaya ortak olduğunu hatırlamayan çok “gurbetçiye” tanık
olduk. Ülkemizde, “sermaye piyasası” henüz oluşmamıştı. O nedenle, olması gereken,
hisselerin (senet) borsada işlem görmesi mümkün olmuyordu. Bu sefer, “çantacılar”,
hemşeri silahını da kullanarak, Avrupa’yı karış karış dolaşarak, para topladılar. Hatta
toplayanların bir kısmı, bu işten komisyon da aldı. Seyahatlarda biraz da olsa Almanca
bilenler çok revaçtaydı. Çünkü, diğerleri hiç lisan bilmezlerdi. Onlar, “çantacıların”
önüne geçer, “gurbetçilerin” yaşadığı illeri dolaşırlardı.
Tabii, burada sıkıntı şuradaydı: Bir kere, “ilk yatırım” sermayesi ile, anılan tesislerin
kurulamayacağını, “ilave paraya” yani “sermayeye” ihtiyaç olacağı kestirilemedi, his-
sedarlarca. Ama bazı önayak olanlar bunu biliyordu. Yani, “iktisadi akıl” yoktu çoğu
girişimci ve çoğu önayak olanda.
Bazı tesisler, “sermaye artırımına” gittikçe, küçük ortaklar, “rüçhan haklarını kullana-
madılar”, dolayısıyla “sermayeleri” küçüldükçe küçüldü; hakim hisse, “büyüklerin” eline
geçti. Bazıları ise, “işletme sermayesi” bulmakta zorlandı, “ büyük sermaye sahiplerini”
ortaklığa davet etti, “hakim hisse” bunların eline geçti. Bir kısmı yönetici de, “gelirlerini
maksimize” etme peşine düştü, ham madde tedarikinde ve mamul satışında, kurdukları
şirketleri “aracı” yaptılar. Bir anlamda, “şirketlerin” içini boşaltılar. Neticede, şirketler
zarar etti ama “yöneticiler” kazandı. Şirket battı ya da “yöneticilerin” eline geçti.
243