Page 121 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 121

İsmail Çevik | Dünya Ertesi
            haftadan kısacası bizim için pek değersiz bir şey olmaya başlayan zamanla bağımız
            iyice zayıflamıştı. Bu yüzden bizim için önemli olan gün ve geceleri de iyiden iyiye
            unutmuştuk. Zaman bizim için iki kısımdan ibaretti artık. Açlığımızı uyanır uyanmaz
            hissettiğimiz gündüz ve karanlığında yatarken hiçbir şeyin değişmeden kaldığını anla-
            dığımız gece. Gece ve gündüz bizim için böylesine zamanın iki parçası olmuşken en
            küçükleri olan benim doğum günümün hatırlanması pek gereksiz olacaktı. Üzülüyor
            değildim bu duruma, nihayetinde önceliğimiz olan şeylerin yerleri değişmişti hem
            de uzun süredir. Önceliğimiz, karnımızı doyurup başımızı sokacak bir yer bulmak
            olmuşken başka bir şeye heves edip istemek ne benim ne de büyüklerimin isteyeceği
            bir şey değildi artık.
               Zamanın geçtiğini anladığımız bir diğer şey olan mevsimlerin geçişiyle biz de
            umutsuzluğun dibine inmiştik. Hiçbir şey iyiye gitmez ve düzelmez geliyordu artık.
            Düşünüyorum da o zamanlar ne düşünürsem düşüneyim bizi hayalini kurduğumuz
            hayata kavuşturacağını inandığım mantıklı bir şey bulamazdım. Biz artık en kötü-
            nün başımıza gelmesini bekliyor gibi omuzlarımızı düşürmüş, gözlerimizin ferini
            kaybetmiştik.
               Beklediğimiz yavaş yavaş başımıza gelmeye başladı bir süre sonra, zaten ben bu
            şekilde devam etmeyeceğini hissediyordum. Bunu da kafasına koyduğunu yapan
            abimden ve ona karşı çıkamayan annemin hal ve hareketlerinden anlıyordum. Abim
            yine bir gün kaldığımız çadıra gayet heyecanlı ve gülen bir yüzle aniden girip konuş-
            maya başlamıştı. Ben önceki konuşmalarında olduğu gibi heyecandan sus pus olmuş
            bu seferki şeyin ne olduğunu merak etmeye başlamıştım. Teklif edeceği şeyden midir
            nedir bu sefer sözlerine sakince ve tane tane anlatarak başladı. Hayallerimizi bize
            hatırlatan konuşmasını bitirdikten sonra asıl meseleye geçmiş diğer Suriyeli ailelerin
            de yaptığı gibi bizim de yurt dışına çıkmamız gerektiğini güzelce anlatıp annemin
            yüzüne gözlerini çevirmeden bakmıştı. Annem baklayı ağzından çıkaran abime kor-
            kuyla bakıyordu. Bu sefer de daha kötü olacağından korkuyordu belli ki. Annem ilk
            olarak kestirip attı, çok şükür halimize deyip bir daha bu konuyu açmamasını söyledi
            abime. Abim işin peşini bırakmadan günlerce dil döküp anlattı her şeyi. Nihayetinde
            annem istemese de razı gelmiş abimin Yunanistan’a gitmemizi oradan da Almanya’ya
            geçmemizi kabul etmişti.
               Bu sonun başlangıcıydı.
               Dünyanın bizim için bu derece karanlık bir hal alacağını nerden bilebilirdim?
            Henüz on yaşındaydım ve mutluluğun gizlendiği yerle alakalı hiçbir fikrim yoktu.
               Yurt dışı için gideceğimiz ilk yer İzmir’di. Buradan plastik, şişme botlarla Yunanis-
            tan’ın adalarından birine oradan da istersek Almanya’ya istersekte başka bir ülkeye


                                                                                    121
   116   117   118   119   120   121   122   123   124   125   126