Page 123 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 123

İsmail Çevik | Dünya Ertesi
            büyük bir dalga çarpınca incelmiş ve serpilmiş sular yüzümüzü ıslatıp bizi serinle-
            tiyordu. Kıyıdaki adam botun motorunu tek yönde sabitlemiş içimizden birisine de
            tembihlemişti kesinlikle dokunmamız için. Böylece biz sağ selamet karşı kıyıya ula-
            şacağımızı sanıyorduk. Bot durgun sularda yavaş yavaş ilerliyor gecenin karanlığında
            ömrümüzde görmediğimiz büyüklükte bir suyun üzerinde yüzüp gidiyordu. Zaman
            geçtikçe herkes az da olsa rahatlamış hafiften konuşmalar başlamıştı. Sahilden iyice
            uzaklaşıp artık şehrin o minik ışıkları da görünmez olmaya başlayınca kendimizi
            pek ıssız bir yerdeymişiz gibi hissettik. Altımızda sallanan bot olsun, motorun sesi
            olsun, hızlanan ve büyüyen dalgaların şekli olsun her şey bize aniden garip ve korkunç
            gelmişti. Bu ıssızlık hissi denizde artık iyice açıklarda olmamızdan kaynaklanıyordu.
            İnsan görmediği şeyden de pek korkabiliyormuş. Az sonra dalgalar botu iyice sarsmaya
            başlamıştı. Çocuklar hemen orta yere alındı, ardından botun köşelerine oturularak
            denge sağlanmaya çalışıldı. Ama yine de botun yalpa yapmasına mani olmuyordu.
            Çocuklar korkudan ağlıyor, kadınlar ince ve tiz sesleriyle çığlıklar atıyordu. Bot su
            almaya başlamış ayaklarımız suyun içine gömülmüştü. Ben o dehşetli korku anında
            anneme belinden sarılmış hiç bırakmayacak gibi yapışmıştım. Oda üstüme eğilmiş
            beni etraftan gelecek bir şeyden koruyormuş gibi bir pozisyon almıştı. Az ilerde gözüme
            takıldığı kadarıyla abim ve ablamı birbirlerine sarılmış görmüştüm. Abimin yüzünü
            görememiştim. Üzülüyor olmalıydı ya da derin bir pişmanlıkla ağlıyordu. Çaresizlik
            şimdi en çok onu yakıyordu. Onları son bir kez daha gülerken görmeyi çok isterdim
            ama olmadı.
               Bot yediği dalgalar yüzünden önce şiddetlice sarsılmış dalgalar kesilmeyince de
            alabora olmuştu. Anneme çarpan bir dalga onu benden önce denizin karanlık sularına
            itmişti. Gözlerim onu arayacağı sırada ablamın çığlığını duymuştum, o tarafa kafamı
            çevirdiğim an abimle ablamın da karanlık sulara gömülüşünü gördüm. Beynimden
            vurulmuşa dönmüştüm. Ağzım açık kalmış adeta donmuştum. Her tarafta birileri art
            arda gelen dalgalarla denize düşüp gözden kayboluyordu. Ben delirmek üzereyken ve
            bu acıyla haykıracakken ciğerim yırtınırcasına, buna müsaade etmemişti bir dalga.
            Artık bende karanlık sularda çırpınıyor, batıp batıp çıkıyordum. Ölümün üzerimde
            dolaştığını gözlerimden bir film şeridi gibi geçen on yıllık hayatımdan anlamıştım. On
            yaşındaydım, ilk beş yaşımı saymazsam eğer beş yıldır çok büyümüştüm. Bu yüzden
            ailemle olan iyi kötü bütün anılarımı o an bir daha yaşadım. Derinlere doğru batıp
            gözlerimi kapatacağım sırada bir elin, parlak bir ışık altından beni omuzlarımdan
            tutup yukarıya çektiğini gördüm. Tanıdık geliyordu, tıpkı Türkiye’ye geldiğimiz ilk
            gün ki gibi bir askerdi oda. O zaman bize su vermeye çalışıyorken şimdi bizi bu azgın
            sudan korumaya çalışıyorlardı. Hayat çift yönlü ve garipti.
               Uyumuşum sonra.



                                                                                    123
   118   119   120   121   122   123   124   125   126   127   128