Page 118 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 118

Emir Kalkan Hikâye Yarışması
               Araba, bozuk ve tozlu yollarda sallana sallana ilerliyordu. İçerde haline şükredip
            canını kurtardığı için dua eden yaşlı teyzelerin ve kızlarının sesi kulağımın içinde
            dualarına göre yükselip alçalıyordu. Hepsi de günlerce yol yürüdüğünden şimdi otur-
            dukları yerde uyuyup kalacaklarmış gibi başları bir sağa bir sola yalpalıyor, pencere
            kenarında oturanların kafaları arada büyük çukurlar yüzünden cama tak diye çarpıp
            onları uyandırıyordu. Herkes dizleri üzerinde kenetlenmiş ellerine sessizce bakıyordu.
            Kim bilir ne düşünüyorlardı? Annem de pek sessiz ve düşünceliydi. Sanırım aynı şey-
            leri düşünmekle meşguldüler şimdi. Yerlerini, yurtlarını terk etmek zorunda kalan
            insanlar nasıl hissedecekse onlar da şimdi öyle hissediyorlardı. Arada bir arkadan
            bir kadının şiddetlenen ağlama sesi olmasa ortamda tek çıt çıkmıyordu. Arabanın
            takır tukur sesleri beyinlerimizin içini doldurmuş hepimizi ayrı bir hayal âlemine
            sürüklemişti. Ben de oyun oynuyordum hayalimde, bir sene önce, yedi yaşında, yalnız
            ağacın yeşil dalları altında.
               Geldiğimiz yer binlerce beyaz çadırın çok uzaklardan görülebildiği düzlük bir
            alandı. Bezden çadırlar çok düzenli bir şekilde gayet sıralı yerleştirilmişti. Yandan,
            arkadan, sağdan veya soldan olsun nerden bakılırsa ayrı bir düzen göze çarpıyordu.
            Hoşuma gitmişti her yerin böyle bembeyaz görünmesi, içim az da olsa hafiflemişti.
            İsimlerimizi bir kâğıda yazıp sırayla çadırlara aldılar. Annem kimi görse ellerine
            sarılıyor durmadan teşekkür ediyor kendince bir şey söyleyip duruyordu. Hareketsiz-
            liğim ve durgunluğum oradakilerin gözüne çarpmış olacak ki arada başımı okşayıp
            yanağımı sıkanlara denk geliyordum. İçimse hala buruktu. Yaşımın küçüklüğünden
            midir? Yoksa başka bir sebepten mi? Bazı hislerin bende olmadığını düşünüyordum.
            Burukluğum bundan ötürüydü.
               Çadır kent diyorlardı buraya, girişte de Türkçe kocaman ‘çadır kent’ tabelası bulu-
            nuyordu. Benim gibi bir sürü çocuğun olduğunu gördüm diğer günlerde. Çoğuyla
            arkadaş olduk, oyunlar oynadık. Yerimiz dar ve kısıtlı olduğundan öyle çok koşup
            her yeri dolanamıyorduk ama bu da yetiyordu bize. Sonra annem ve diğer kadınların
            ardından da ablamın diğer kızlarla arkadaş olduklarını gördüm. Herkes alışıyor gibiydi
            buradaki hayatlarına ya da öyle davranmaya çalışıyordu herkes. Yaz günleri geçip te
            yağmurlar yağmaya başlayınca hem havalar soğuduğundan hem de ortalığı çamur
            kapladığından bütün günümüzü çadırda uyuyarak geçirmeye başladık. Her gün belli
            saatlerde dağıtılan yardımlarla geçiniyor halimize şükrediyorduk.
               Bu şekilde bir buçuk yıl güneşli günler, çamurlu yollar, arada bir dağıtılan elma
            şekerlerle geçip gitti. Ben artık dokuz buçuk yaşındaydım. Oyun oynamayı hala çok
            seviyordum ama ben dâhil hiçbir çocukta bu istek harekete geçmiyordu artık. Belirli bir
            alanda hayatını sürdürmek bazen bizde esaret hissini uyandırıyordu. Buradan görülen




            118
   113   114   115   116   117   118   119   120   121   122   123