Page 116 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 116
Emir Kalkan Hikâye Yarışması
bilmeden böyle aniden çıkıp gitmenin daha zararlı olduğunu biraz daha beklemenin
faydalı olacağını hızlı bir şekilde anlatıp duruyordu. Annemin bu kadar sabırsız ve
kararsız olduğunu hiç görmemiştim. Eli durmadan bir yere uzanıyor yerdeki kilimin
söküğü olsun, yazmasının oyası olsun durmadan oynuyor muhtemel ki içini verileme-
yen bir karar kemiriyordu. Ablamsa sanki hiç oralı değildi, elindeki bez bebeği havaya
bir çocuğu kaldırır gibi kaldırıyor birkaç kez havaya attıktan sonra dizlerine yatırıp
sallıyordu. Yavaşça yürüyüp annemin yanına, dizinin dibine oturdum. O sanki beni
bekliyormuş gibi hızlı bir hamleyle başımı dizine yatırdığı gibi hızlı hızlı okşamaya
başladı. Bunu şefkatlice ve severek yapmıyordu, elinin saçlarımın üzerinde hızlı hızlı
gidip gelmesinden elinin mutlaka bir uğraş bulmak zorunda olduğu anlaşılıyordu. Hoş,
ben razıydım annemin o güzel dizinde uzanıp uyumaya, ister yavaş ister hızlı olsun
annemin eli her başıma değdiğinde benim içim ısınır sanki tatlı bir rüyaya dalardım.
Uyumuşum,
Uyandığımda küçük abim bir köşede bana sırtı dönük bir halde uyuyordu. İlk
onu görmüştüm sonra da ablamın başucumdan elinde küçük bir tepsiyle hızlıca
geçmesini. Zaten az kalan yiyeceğimizle sofrayı kuruyordu annem ve ablam. Başımın
altında işlemeli ve parlak kırmızı kumaştan bir yastık vardı. Annemin dizinde ne
kadar uyudum bilemiyorum ama o güzel uykunun mahmurluğu henüz üzerimden
kalkmış değildi. Annem abimin sırtına parmak uçlarıyla hafifçe dokunup onu uyan-
dırınca bende bu hareketle kendim içinde kalkma anlamı çıkarmıştım. Sofrada da
kimse çıt çıkarmıyordu, annem ve abim hala bir karar alma telaşesi içindeydiler gibi
geldi bana. Ablamsa daha sakindi önce ekmeğini çiğniyor ardından bir kaşık çorba
içiyordu. Yemeğimiz on dakika da bitmiş sofra kaldırılmıştı. Gaz lambamız arada bir
evin hangi çatlağından geldiği belli olmayan bir rüzgârla sağa sola sallanıyor, ateşi
küçülüyor tam söndü diyecekken birden daha güçlü alevleniyordu. Bu sallanış beni
gerçekten ürkütüyordu. Sebebini bilmiyordum ama ateşin her sallanışında benim
de içim korkudan sallanıyordu. Hele tam sönmeye yakın küçülmüyor muydu? Orda
yüreğim küt küt atardı. Bu yüzden ben hep lambanın arkasında oturur gelen rüzgârı
engellemeye çalışırdım. Yakın oturduğumdaysa başımın gölgesi arkamdaki duvara
kocaman vururdu. Bunu sadece ablam fark eder, bana gülerek işaret ederdi. Belki
annem ve abimde fark ederdi ama onların şu an benim kafamın büyük gölgesinden
daha önemli meşgaleleri vardı.
Günlerim hemen hemen birbirinin aynısı denecek bir sakinlik ve can sıkıntısıyla
geçti ve geçti. Belki on gün belki bir ay. Benim hissettiğim sadece içimi en kalın iplerle
bağlayan bir can sıkıntısıydı. Geçen zamanın farkına varmamak tahminimdir ki en
iyisiydi. Küçüklüğümün buna sebep olduğunu düşünüyor ve seviniyordum, aslında
116