Page 122 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 122
Emir Kalkan Hikâye Yarışması
geçebilecektik. Adını ilk defa duyup garipsediğim bu ülkeler bizim durumumuzda
ki bütün aileler için tek kurtuluş düşüncesiydi. Oysa burası da başlangıçta tek kur-
tuluş yeriydi. Sorun ülkeler ya da şehirler değildi. Sorun, yerimizden yurdumuzdan
kovulmuş, buraya, belki başka bir yere sahipsiz bir şey gibi savrulup durmaktı. Evimiz-
deyken de kırk kanaat geçinirdik ama yine de güvende ve huzurdaydık. Bu hislerin
yerini hiçbir zenginlik dolduramaz gibime geliyordu. Çaresizlikte vardı işin içinde.
Belki bütün bu yaptıklarımızın sebebi, bizi, içimizi, saran ve bizi bir saman çöpü gibi
en küçük rüzgârda bile oynatan sadece çaresizlikti. Kanımıza işleyen bu şey artık
bizden bir parça halini almaya başlayınca biz de abimin her fikrine kurtuluş yoluymuş
gibi baktık. Ama artık alışmıştık. Alışmak gibi türlü dertlerin ilacı bizim de kıvranan
içimizi hissizleştirmişti.
Buraya tıpkı Urfa’dan geldiğimiz gibi İzmir’e de bir kamyonetin üstü brandayla
örtülmüş kasasında taşındık. Galiba bizim gibi yersiz yurtsuzlara özgü bir şeydi bu
şekilde götürülmek. Havasızlık, susuzluk, yakalanmayalım diye sessizlik, bunlar da
sadece bizim dayanmamız gereken şeylerdi. Abime göre son bir kez daha katlanacaktık
bunlara, sonrası masmavi.
Tıpkı köyde yalnız ağacın üzerinde gördüğüm kuş gibi. Mavi olan kanadı, kuyruğu,
gagası gibi hayal ettim içimden. Umut dolu kelimeler olmasa umudun var olup olma-
dığını anlayamayacaktık. Benim için umut, hayal etmekti. Abim her konuştuğunda
türlü türlü hayale dalardım. Onlar ev, iş, ocak düşünürken ben sadece gönlümce koşup
oynamak düşlüyordum.
Nihayet on iki saatlik yorucu bir yolculuğun ardından İzmir’e varmıştık. Evimiz yine
yeşil bir parktı. Ama bu sefer geçici olarak kalacaktık, birkaç gün sonra buradan da
uzaklaşacaktık. Nitekim öyle de oldu, ailemle son kez yolculuğa çıkacağımı bilmeden,
elimden tutan kötü bakışlı bir adamın yardımıyla yeşil ve uzun, sağa sola durmadan
sallanan bir botun üzerine bir hamle de sıçrayıvermiştim.
Bu bot bizi ve bizim gibi bir sürü insanı hayallerine ve umutlarına kavuşturmak
için gecenin zifirisinde yola çıktığında hepimizin kulağında narin dalga sesleri vardı.
Herkes susmuş bu seslere kulak kesilmişti. Ya da ben öyle sanıyordum ve herkes ilk defa
çıkacakları deniz yolculuğundan dehşet şekilde korkuyordu. Bizi bota bindiren adam
elindeki paraları sayıp gülümsemeye başlayınca, botu denize sürmek için bekleyen
başka bir adamda harekete geçmişti. Sahilden yavaş yavaş uzaklaştıkça adamın silueti
de içinde bulunduğu karanlığa karışıp gitmişti. Artık geri de şimdi küçük parıltılı
yıldızlar gibi görünen şehrin ışıkları kalmıştı. Şehrin arkasında yükselen karanlık
onu ürkütücü bir dağa yaslanmış gibi gösteriyordu. Motorun hep aynı tondaki sesi
kulağımıza çarptığımız dalgaların narin sesiyle karışmış şekilde geliyordu. Arada
122