Page 129 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 129

Sercan Yılmaz | Gagavuz
            odaya baktı. Nöbetçinin kadını zorla elde ettiğini gördü. Kadın kendi ulusundandı.
            Kasaturayı çıkardı. Sessiz adımlarla nöbetçiye yaklaştı. Ağzını kapadı. Kafasını geriye
            doğru çekti. Bıçağı boğazına vurdu. Kadın çığlık atacağı anda bir hamlede, elleriyle
            kadının ağzını kapadı. Göz göze geldiler. Susmasını istiyordu. Gözleri bir müddet
            bakıştı. Katır Mehmet, karşısında kahverengi bir tepe gibi açılan gözlerden susmasını
            diledi. Kadın anladı. Katır Mehmet, elini hafifçe kadının ağzından çekti. Parmağıyla
            kadının dudaklarına dokundu. Susmasını tembihledi. Kadın yere çöktü. Adam diğer
            odaya geçti. Gözleri bağlı adamın yanına geldi. Kulaklarını kabarttı. Etrafı dinledi.
            Kimseler yoktu.

               Adamın arkasına geçti. Gözlerini bağlayan bezden tuttu. Düğümü açtı. Bezi yere
            attı. Gözleri açılan adamın gözleri bulandı. Karanlığa alışmış gözler, önce görüntüye
            giren nesneyi algılayamadı. Perde yavaş yavaş çekildi. Karanlık da olsa birkaç şeyi
            seçmeyi başardı. Gözleri ağrıyordu. Ama o şu anda gözlerini açan adamı daha çok
            düşünüyordu.


                                                ✥
               Ahmet Mirza’nın gözleri ve elleri bağlıydı. Gözlerinde büyüyen karanlık yaygın-
            laşmış, âdeta kör bir girdaba dönüşmüştü. Akşam geceye kayıyordu. Kapının önünde
            nöbetçilerin ayak seslerini duyuyordu. Ayak seslerinden nöbetçilerin sayısının iki
            olduğunu anladı. Ardından bir nöbetçinin içeriye girdiğini fark etti. Kulaklarını
            kabarttı. Nöbetçinin önünden geçip gittiğini duydu. Gözleri bağlandığından beri
            kulakları seslere daha hassas olmuştu. Nöbetçi diğer odaya geçti. Kadını yakaladı.
            Ahmet Mirza nöbetçinin ne yapacağını anladı. Kan beynine sıçradı. Yerinden kurtulmak
            istedi, olmadı. Bu manzaraya kulakları şahit oluyordu. Başı önüne düştü. Yaşamamayı
            diledi. Kadının inlemeyle karışık çığlıkları kulaklarını tırmalıyordu.

               Ahmet Mirza, kulaklarını tırmalayan bu çığlıkların arasında önünden birinin geç-
            tiğini hissetti. Durdu. Dinledi. Kulaklarının bütün alıcıları açıktı. “Yanıldım galiba”
            diye düşündü. Yeniden dikkat kesilip dinlediğinde, bir kişinin nöbetçinin bulunduğu
            diğer odaya yavaşça ilerlediğinden emindi. Başını o tarafa çevirdi. Olayın nereye vara-
            cağını beklemeye koyuldu. Önce ufak bir ses duydu, sonra bir kişinin yere düştüğünü
            işitti. Şu anda neler olduğundan hiçbir fikri yoktu. Bir anda ayak seslerinden birinin
            kendisine yaklaşmakta olduğunu fark etti. Geldi, arkasına dolandı. Arkasında artık
            biri vardı. Ahmet Mirza, başını dikleştirdi. İçinden kelime – i şahadet getirdi. Sonunun
            geldiğini düşündü. “Buraya kadar, Allah’ım şehitliğimi kabul et” diye içinden dua
            etti. Ölüm atmosferine hazırlanmışken bir elin başının arkasına değdiğini anladı.
            Gözlerine bağlanmış bezin düğümleri çözüldü. Bez parçası aşağıya düştü. Uzun süren



                                                                                    129
   124   125   126   127   128   129   130   131   132   133   134