Page 134 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 134

Emir Kalkan Hikâye Yarışması
               Kadını kaldırdılar. Penyesini üzerine giydirdiler. Paltosunu giydirip, düğmelediler.
            Yürümeye başladılar. Kadın sessizdi. Gözleri uzaklara dalıp gidiyordu. Ağaçlar göz-
            lerinde büyüyor, üzerine gelen bir dev gibi oluyorlardı. Etraftan, ağaçların yanından
            gidiyorlardı. Kadın iki erkeği gözleriyle gözlemlemiyordu. İkisi de kollarından tut-
            muştu. Kafasına hücum eden düşünceleri durduramıyordu. “Bu halde yaşayamam”
            diye içinden geçirdi. Gözünün önünden görüntüler geçiyordu. Her gece gelen değişik
            nöbetçilerin sıfatları yürüdükçe karşısına çıkıyordu. Diğer insanların çığlıkları kulak-
            larını doldurmuştu. Sesler çılgınlık halini almıştı. Başını havaya kaldırdı. Çığlıklar
            kesilmiyordu. Kulakları kapanmıştı. Yalnızca çığlıklar duyuyordu. Nöbetçinin üzerine
            doğru gelişini görüyordu. “Hayır, gelme” demek istiyordu. Karanlığın arasından nöbetçi
            hâlâ üzerine geliyordu. O ızdırap tekrar başlıyordu. “Tekrar yaşamak istemiyorum”
            diye içinden geçirdi. Nöbetçinin işini bitirdiğini görüyordu. Elbisesinin omzundan
            düştüğünü fark ediyordu. Sırtında gezinen jiletin soğuk ve keskin çeliğini hissetti.
            Sırtına vuran soğuğu hissetti. Ardından nöbetçinin dayağı yüzünde patladı. Havada
            hakaretler yankılandı. Delirmek üzereydi. Kollarını tutan iki erkeği yoklamak istedi.
            Sıkıca tutmadıklarını kavradı. Karar vermek üzereydi. Bir an tedavi olmayı aklından
            geçirdi. İyileşebilirdi. Yaşamına geri dönebilirdi. Bakü’de yeni bir hayata başlayacağını
            düşündü. Gülümsedi. Bu düşünce kendisine güzel geldi. Düşen yüzü renklendi. Olağan
            olabileceğini fark etti. “Bu kirlenmiş ruhla mı?” Mırıldanma şeklinde ağzından çıkan
            bu cümleyi erkekler duymamıştı. Yüzü düştü. Düşüncenin verdiği hava ile karardı.
            Sanki simsiyah oldu. Gözü bunaldı. Rengi kaçtı. Tüyleri diken diken oldu. Gözlerinde
            tekrar tekrar yaşayacağı resimler canlandı. Vücudunda tur atan ateş dalgasını anımsadı
            alev alev yanıyordu. Görüntüler geçiyordu. Nefes almakta zorlanmaya başladı. Ayak-
            larından yayılıp, saç tellerine kadar çıkan bir titreme bulaştı. Titremeye başladı. Baştan
            aşağıya her tarafı zonkluyordu. Sarardı. Boğulmaya başlamıştı. Akciğerlerine nefes
            gitmediğini hissetti. Göğüslerine bir kütle oturmuştu. Yürüdükçe titremesi olağan
            hal almıştı. Ağaçlara baktı. Etrafındaki her şeyi gözden geçirdi. Bunaltı halini alan bu
            durum kendisini yormuştu. Bayılacaktı. Yaşam izleri vücudunu terk ediyordu. Ayak tır-
            naklarından canı çekiliyordu. Organlarındaki bütün yaşamsal unsurlar kayboluyordu.
            Ellerindeki kanın çekiliyordu. Soğuğu duydu. Heyecanı kalbini zorluyordu. Göğsü bir
            inip bir kalkıyordu. Bayılmak istiyordu. Bu durumdan kurtulmayı diledi. Olmuyordu.
            Bir türlü rahatlamıyordu. Yüzünü nereye çevirse aynı görüntülerle karşılaşıyordu.
            Vücudu düştü. Kanı yavaş yavaş çekiliyordu. Korkmuyordu. İşkencenin biteceğini
            umuyordu. “Hayır! Böyle olamaz” dedi. Aniden vücudunda yayılan elektrik akımına
            benzer duyguyu kavradı. Baştan aşağı bütün damarları gerildi. Yaşamsal işlevler geri
            dönmüştü. Kararını verdi. Yanında, kolunu tutan iki erkeğe baktı. Özgürlüğe uçma
            vakti gelmişti. Başını kaldırdı. Gökyüzüne baktı. Vücudunda biriken enerji ellerine
            yansıdı. Kollarını iki erkeğin elinden bir hamlede kurtardı. Özgürdü. Erkeklerin



            134
   129   130   131   132   133   134   135   136   137   138   139