Page 139 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 139
Sercan Yılmaz | Gagavuz
sırada arkalarından gelen gürültü duyuldu. Katır Mehmet, Ahmet Mirza ve Gökhan
Temmuz yıldırım hızıyla arkalarına döndüler. Şaşırmış görünüyorlardı.
Küçük savunma hattının arkasından sesler gelmeye başladı. Sesler gittikçe artı-
yordu. Gökhan Temmuz temkinli konuşarak:
“Arkamıza sızmışlar” dedi.
Yüzü gerilmişti. Yüzünde ölümün belirtileri ortaya çıkıyordu. Gırtlağından çıkan
sesi, tok ve kusursuzdu.
Katır Mehmet ve Ahmet Mirza bakıştılar. Bu bakışta ortaya çıkan yeni durumla
baş etme çabası yatıyordu. İkisi de tutulmuşlardı. Gökhan ikisini derinden sarsan
sesiyle konuştu:
“Çatışmaya hazırlanın.”
Çatışma sözcüğü ikisinin kulaklarında yankılandı. Şaşırdılar. Çünkü ellerinde
küreklerden başka bir şey kalmamıştı. İstemsiz harekete geçtiler. Ne olacağını merak
ediyorlardı. Karşıdaki görüntü az çok seçilir hale gelmişti. Ağaçların arasından bakı-
yorlardı. Ağır ağır ilerleyen canavara bakıyorlardı. İkisi Gökhan’la bakıştılar. Son
olmalıydı. Kurtuluş yoktu. Katır Mehmet, karşısındaki görüntüyü artık iyice görüyordu.
Cipe benzeyen bir zırhlı araç ve canavar boyutunda bir tank geliyordu. Gökhan’ın yüzü
soğuktu. Kapışmaya hazırdı. Yüzünde bir duygu belirtisi göze çarpmıyordu. Görevini
sonuna kadar yerine getirecekti. Gözlerini uzağa dikti. Yüzüne ölüm soğukluğu çöktü.
O bunun için yetiştirilmişti. Gözlerinde tereddüdün en ufak izleri görülmeksizin
bakıyordu.
✥
Zaman durmuştu. Zırhlı araç ve ona eşlik eden tank ilerliyordu. Karanlığı yarıp
geçiyordu. Gökhan rambo bıçağını kavradı. Kaslarından yayılan enerjiyi hissetti. Yay
gibi gerilmişti. Görevini bütün imkânsızlığa rağmen yapacaktı. Zırhlı araç ve tank artık
bulundukları küçük savunma hattının yakınına gelmişti. Gökhan soğuktu. Buz gibiydi.
Yüzünden hiçbir duygu ifadesi okunmuyordu. Bir heykel gibi bakıyordu. Katır Mehmet
ve Ahmet Mirza bakıştılar. Gözlerinde cümleler okunuyordu. Bu son helalleşmeydi.
Nefeslerini tuttular. Katır Mehmet anımsadı. Gözlerinde koca bir hayatın resimleri yan-
sıyordu. Yanmış evler, ölmüş insanlar ve yerle bir olmuş şehirler geçiyordu. Çocukluğu,
evleri, anne ve babası görünüyordu. Yüzüne hüzün çökmüştü. Yarım kalmış bir hayatın
son dakikalarını yaşıyordu. Resimler geçerken eski dostlara rastlıyordu. Semaver çayının
tadını anımsadı. Uzun zamandan beri bir koşuşturmanın içine düşmüştü. Eski, mutlu
139