Page 132 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 132

Emir Kalkan Hikâye Yarışması
               “Sen, elindeki el bombalarının pimini çekip bekleyeceksin. Sayacağız. On saniye
            geçtikten sonra tuğlayı cama fırlatacağım. Cam kırıldıktan sonra el bombalarını içeri
            atacaksın. Cephaneliği patlattıktan sonra arkamıza bakmadan uzaklaşacağız.”
               Katır Mehmet başını salladı. Ahmet Mirza bir süre bekledi. Ardından kısık bir sesle
            “başlıyoruz” dedi. Katır Mehmet el bombalarının pimini çekti. Saymaya başladılar.
            Üçü de inanılmaz gerilmişlerdi. Kış aylarında soğuktan dümdüz görünen elektrik
            telleri gibiydiler. Sayma onu bulduğunda Ahmet Mirza tuğlayla camı kırdı. Diğeri
            el bombalarını içeriye attı. Hemen geriye doğru kaçtılar. Uyanan nöbetçilerin sesi
            geliyordu. Üçü kendilerini ağaç dibine attılar. Cephanelik patladı. Gecenin karanlığı
            ses ve alev kesmişti. Gökyüzüne yükselen kırmızı ateş, gecenin lacivert karanlığını
            renklendirmişti. Etrafa çeşitli parçalar düşüyordu. Koşup diğer evin önüne geldiler.
            O sırada yaralı bir nöbetçinin çıktığını gördüler. Ahmet Mirza tabancasını çekti. Tek
            hamlede ateşledi. Gecenin karanlığını ikinci bir ses kesti. Cephanelik yanıyordu.
            Gecenin karanlığında belli bir yerde kırmızı bir alev parlıyordu.

               “Gitmemiz gerekiyor. Onlar olayı öğrenene kadar, bizim sabaha Ağdam’a ulaş-
            mamız gerekiyor.”
               Katır Mehmet kesin konuşmuştu. Hocavend’in gecesi koskoca bir şahitlik yapıyordu.

               Yarım saat yol aldıktan sonra karşılarına iki katlı bir ev çıktı. Bahçesi ıssızdı. Kim-
            seler görünmüyordu. Evin sağ tarafı simsiyahtı. Çeşitli yerlerinde çatlaklar oluşmuştu.
            Kapıyı açtılar. İçeriye girdiler. Ev sakinleri, evi terk edip gitmişti. Tavandan avizeler
            düşmüştü. Yerlerden halılar toplanmıştı. Koridordan ilerleyip oturma salonuna gir-
            diler. Köşede soba vardı. Sobanın yanında odunlar dizilmişti. Sobayı yaktılar. Kısa bir
            süre sonra içerinin ısındığını hissettiler. Evin kapısını iyice kilitlediler. Katır Mehmet,
            sobanın üzerinde kaynayan küçük demlikten tarçın doldurdu. Tarçının kokusu evin
            içerisinde yayılmış, eve hoş bir koku vermişti. Üç kişi tarçınlarını alıp, koltuklara
            kuruldular. Evin perdeleri çekilmişti. Uyku gözlerine hücum ediyordu. Dakikalar
            geçtikçe ağırlaşıyorlardı. Katır Mehmet bir buçuk gündür uykusuz olduğunu anımsadı.
            Uykuya dalmak üzereyken sokaktan bir arabanın geçtiğini işittiler. Ayağa fırladılar.
            Evin kapısını yavaşça aştılar. Arabanın görüntüsü gittikçe küçülüyordu. Belli bir
            müddet sonra görünmez oldu. Ahmet Mirza, Katır Mehmet ve kadın Ağdam’a giden
            yola doğru koşmaya başladılar.
               Üç kişi, koştular, koştular, koştular.


                                                ✥





            132
   127   128   129   130   131   132   133   134   135   136   137