Page 193 - Emir Kalkan Hikaye Yarışma
P. 193
Uzun Gecenin Sabahı
Muharrem Ak ç a
Tövbe ya rabbi hata rahına gittiklerime, bilip ettiklerime, bilmeyip ettiklerime
(Şeyh A. Rumi Baba) Son Veda Surp Kirkor, mumların aydınlattığı küçük odasında
keçi postuna bağdaş kurmuş İncil okuyordu. Pöstekiye oturmaya Yörüklerden alışmıştı.
İnsanı sıcak tutuyordu, hele yaşlanınca böyle. Yaşlanınca nedense insanı bir üşüme,
gece ayazı bir titreme tutuyordu. Tutmak ne kelime, sarıp sarmalıyordu sarmaşık gibi.
Sarmaşık, aşeka fiilinden geliyor azizim, demişti Rumi Baba. Siz bizden daha iyi
bilirsiniz ya gerçi Arabî lisanı. Bu lisan belki de ilk insanın diliydi. Aşeka, aşk, şakk.
Sözün fonetiğine dikkat buyurun. İçinde sakladığı şiddeti nasıl da hissettiriyor değil
mi? Söylerken bile. Biliyorsun ki çarpacak. Tokat gibi inecek suratına, suretine. Sure-
tinden sidreye geçecek, sonra sadrında sudur edecek. Bir tohum filize duracak. Diri-
liş başlayacak. İnsanı bir sarmaşık gibi sarardı aşk. Rumi Baba, öyle örnek vermişti
daha iyi anlaması için. Sarmaşık dediğin sarar, iliğini emer, kuruturdu ağacın. Ben
de insanım, ben de âşık oldum bre diyecek olmuş, son anda susmayı bilmişti. Susmasa,
küçük düşer miydi, ayıplanır, hücrede konuşma cezasına çarptırılır mıydı, bilemiyordu.
Zaman, bir acayip akış içinde oyunlar oynuyordu insana. Eğriler doğruya, doğrular
eğriye karışıyordu çünkü. O yüzden artık, hiçbir şeyden emin olamıyordu. Sevgi adına,
erdem adına idam fermanları imzalanmamış mıydı daha düne kadar? Kadın şeytan-
dır, cadıdır dememişler miydi? Bilimle uğraşanlar ipte sallandırılmamış mıydı sapık
fikirliler diye? Söz vardı, söz lisana dökülür, isimleşir, müsemmasını bulur, kelam ile
mana sonsuzluğundan elbiseler giyerdi. Söz, en büyük mucizeydi. Tur dağında. Ateş-
ten bir ağaçta. Meryem bakiresinin nefesinde. Aziz Nikolas! Patara’da doğan mucize!
Tanrı’ya karşı saygılı bir zengindi, ancak gençken öksüz kaldı. Servetini yoksul ve
öksüz çocuklara, fakir insanlara, umutsuz ailelere ve dul kadınlara yardım ederek
harcadı. Ben de onu örnek aldım hep. Yani, insanlara karşı merhametli, zorluklarına
ve ihtiyaçlarına karşı şefkatli. Yüce tanrım, bağışla biz aciz ve cahil kullarını. Affet.
“Babanız merhametli olduğu gibi, siz de merhametli olun.” (Luka, 6:36) Efendim,
kızınız… Sesi titriyordu hizmetçi kadının. Benzi küle dönmüş, gözleri hüzünle yere
eğilmişti. Surp Kirkor, İncil okumayı bıraktı. Özenle sayfaları kapattı, örtüsünü kat-
layıp asasına dayanarak ayağa kalktı. Doğrulur doğrulmaz telaşla kandile uzandı.
Gecenin iyice karanlığa boğduğu uzun koridorun soğuk taşlarını adımladı. Ayağına
193