Page 106 - Halil Edhem
P. 106

KAYSERø ùEHRø   173  91  174            KAYSERø ùEHRø                        99   92


 Maraú ve Elbistan’da  740(1339–40)  tarihlerinden baúlayarak hüküm süren   edilerek, yine bu savaúta úehit düúmüú o÷lu Mustafa’nÕn kesilmiú baúÕyla birlikte,
 Zülkâdiro÷ullarÕ, gerek Memlûklerle ve  gerekse  OsmanlÕlarla sürekli iliúkilerde   Memlûk sultanÕna gönderilmiútir. Bu sÕrada, Zülkâdiro÷lu Mehmed Bey’in kardeúi
 bulunmuú olduklarÕndan, her iki tarafÕn tarihçileri, bunlardan yeteri  kadar söz   Alî Bey-zâde Hamza Memlûklerin himâyesi altÕnda olarak, Maraú vâlisi
 ederler. Özellikle, Maraú MutasarrÕflÕ÷Õ’nda bulunmuú olan Merhum Ârifî Paúa’nÕn,   bulunuyordu. Mehmed Bey’in o÷lu Feyyaz, MÕsÕr’Õn özel iznini almaksÕzÕn, Maraú’a
 bu tarihçilerin kayÕtlarÕndan baúka,  vakfiye, kitabeler ve yerinde elde  etti÷i di÷er   saldÕrarak, burayÕ Hamza’nÕn elinden aldÕ÷Õndan, Memlûk komutanlarÕndan biri  o
 belgelere  dayanarak  toplayÕp,  son  zamanlarda  yayÕnlanan  makaleleri,  yöne gönderilip, Feyyaz  yakalatÕlarak, MÕsÕr’a  getirilip ve Hamza da,  yine yerine
                                                                           298
 «Zülkâdiro÷ullarÕ Tarihi»ni daha çok aydÕnlatmaya yaramÕútÕr.  Bundan dolayÕ adÕ   oturtulmuútur.  Bunun üzerine, Zülkâdiro÷lu Mehmed, eúi MÕsÕr Hâtun’u  birçok
 294
 geçen merhumun, adÕ burada hayÕr ile anÕlmaya de÷er .   hediyelerle Memlûk sultanÕna göndererek, o÷lu Feyyaz’Õn ba÷ÕúlanmasÕnÕ dileyip,
               sultanÕn Kayseri üzerine  üstünlü÷ünü kabul edece÷ini vaadetmiútir. Hemen aynÕ
 Zülkâdir Hükümeti’nin kurucusu olan «Zeyneddin Karaca», Elbistan, Maraú ve
 295
 yöresinde bulunan büyük bir Türk aúiretinin beyi Zülkadir’in o÷ludur . Bu beyli÷in   zamanda Karamano÷lu øbrahim Bey de, MÕsÕr SultanÕ’na baúvurup, önce kendisine
               ait olan Kayseri’nin Zülkâdiro÷lundan alÕnarak, yine kendisine verilmesini
 kuruluú  tarihini, OsmanlÕ  tarihçileri, bazen 740(1339-40), bazen de  780(1378)   istemiútir. Gerçekten  øbrahim  Bey, MÕsÕr’a her yÕl,  on bin dinar kadar  bir  vergi
 yÕlÕnda olmak üzere gösteriyorlar. Fakat MÕsÕr tarihinde, Karaca’nÕn adÕ 727(1327)   vermekte oldu÷undan, bunun istenmesi gözönüne alÕnarak, gerek Maraú’a, gerekse
 ile 744(1343) yÕllarÕ arasÕnda anÕlmakta oldu÷undan, 780(1378) yÕlÕnÕ kabul   Kayseri’ye birlikler gönderilmiúti. Ancak úu aralÕk yâni, 838 yÕlÕ úevvali sonlarÕnda
 edenlerin görüúleri çürümüútür. Zeyneddin Karaca, 780(1378) yÕlÕna kadar hüküm   (1435 nisan sonu), Zülkâdiro÷lu Mehmed’in eúi MÕsÕr’a ulaúarak, Kayseri’nin
 sürdükten  sonra ölüp,  yerine o÷lu  Halil geçti ve  788(1386)’de MÕsÕr   anahtarlarÕnÕ teslim ve kocasÕnÕn a÷zÕndan olarak, sultanÕn üstünlü÷ünü kesin bir
 296
 Memlûklerinden Sultan Berkûk’un emriyle öldürüldü . Bunun da, yerine kardeúi   úekilde tanÕdÕ÷ÕnÕ bildirmiú olmakla,  Sultan Barsbay (1422-1438) fikrini
 «Süli Bey» geçtiyse de, bu da Sultan Berkûk tarafÕndan 800(1398) yÕlÕnda öldürüldü.   de÷iútirerek, Feyyaz’Õ serbest bÕrakÕp ve O’nu yine Maraú Vâlili÷i’ne tâyin etmiú ve
 Bunun zamanÕnda, Zülkâdirlilerin OsmanlÕ Devleti’yle iliúkileri baúlayacaktÕr.   Mehmed’in di÷er o÷lu olan Süleyman’Õ da Kayseri valili÷inde bÕrakmÕútÕr. Bununla
 Tarihçiler, Çelebi Mehmed’in Zülkâdiro÷ullarÕndan bir kÕzla evlendi÷ini yazarlar ki,   beraber, sultanÕn  úu son kararÕ Anadolu’da bulunan MÕsÕr komutanÕna daha
 Ârifî Paúa’nÕn incelemelerine göre,  bunun  Süli Bey’in kÕzÕ olmasÕ büyük   ulaúmadan önce, Karamano÷lu  øbrahim Bey, Kayseri’ye  hücum ile  úehri almÕútÕr.
 297
 ihtimaldir . Süli Bey’in yerine Halil o÷lu NâsÕreddin Mehmed, 800(1398) yÕlÕnda   Bundan sonra Zülkâdiro÷lu Mehmed, bazen sultana  dost  olmuú,  bazen onun
 Beylik makamÕna oturmuútur ki, yukarÕda geçen Kayseri kitabesi, iúte bunun   düúmanlarÕyla anlaúmÕú ve  en sonunda  Kayseri’yi yeniden elde etmek için o÷lu
 adÕnadÕr.  Zülkâdirliler daha, NâsÕreddin Mehmed’den önce,  ülkelerini epeyi   Süleyman’Õ, Sultan II. Murad Han’Õn yanÕna göndererek, Karamano÷lu  øbrahim
 geniúletmiúlerdir.  Ancak,  MÕsÕr  SultanÕ  Meli-kü’1-Müeyyed  ùeyh’in   Bey’e karúÕ yardÕmÕnÕ sa÷lamayÕ baúarmÕútÕr. øúte bu sâyede, Akúehir ve Karaman’da
 Karamano÷lu’na karúÕ gönderdi÷i ordu,  o zaman KaramanlÕlar elinde bulunan   da,  birçok yerler alÕndÕktan sonra, Sultan Murad Han’Õn Karamano÷lu  øbrahim
 Kayseri Kalesi’ni, 822 yÕlÕ rebiyülâhirinde (Nisan 1419) almasÕ üzerine, korku ve   Bey’le barÕú yapmasÕ üzerine, Zülkâdiro÷lu Süleyman, kendi hesabÕna Kayseri’yi
 telâúÕndan, çabucak Memlûklere baú e÷en NâsÕreddin Mehmed Bey’e, adÕ geçen kale   uzun süre kuúatmÕúsa da, 841 (1437-38) yÕlÕnda MÕsÕr’dan gelen yardÕmcÕ kuvvetler,
 bir özel hediye olmak üzere, fakat bazÕ  úartlar altÕnda teslim edilmiúti. Memlûklü   Süleyman’Õ Kayseri KuúatmasÕ’ndan el çektirmeye zorlamÕú oldu÷unu Makrizî
 ordusunun Suriye’ye dönüúünden sonra  Karamano÷lu Mehmed Bey’le orta÷Õ olan   söylüyor. Hâlbuki, Ârifî  Paúa, kayna÷ÕnÕ bildirmeyerek,  Sultan Murad Han’Õn
 Ramazano÷lu  øbrahim Bey,  tekrar  Kayseri’ye karúÕ yürüyerek,  úehri geri almak   Kayseri’yi Karamano÷lundan alarak, yine Zülkâdiro÷lu NâsÕreddin Mehmed’e
 giriúiminde bulunmuúlarsa da, Zülkâdiro÷lu Mehmed tarafÕndan, adÕ geçen yÕl   verdi÷ini bildiriyor. Bundan dolayÕ, Kayseri’nin  ne zaman KaramanlÕlarÕn eline
 úabanÕn onaltÕsÕ/eylülün yedisinde, yenilip ve hatta, Karamano÷lu Mehmed Bey esir   geçti÷i kesin  olarak bilinemez. Herhalde,  aúa÷Õda görülecek  olan  Pîr Ahmed’in
                                                              870(1466) tarihli kitabesi, Karamano÷ullarÕnÕn  bu tarihte Kayseri’ye egemen
                               299
 294  “Elbistan ve Maraú’da Dulgâdir (Dülkâdir) o÷ullarÕ Hükümeti”, TOEM, yÕl, 1330, 1331, 1332,   olduklarÕnÕ gösterir .
 Ârifî Paúa, bu makalelerinin birincisinde faydalandÕ÷Õ kaynaklarÕ sayÕyor. [Zülkâdir (Dülkâdir) o÷ullarÕ
 hakkÕnda en son  araútÕrmalarÕ  úöyle sayabiliriz:  M.  Halil Yinanç, “DulkadÕrlÕlar”,  øA, IV. 654662;  ø.   Zülkâdiro÷lu NâsÕreddin Mehmed Bey, sonralarÕ MÕsÕr SultanÕ Çakmak
 HakkÕUzunçarúÕlÕ, Anadolu Beylikleri; Refet Yinanç, La Dynastie de DhulgadÕr, Paris 1973 (Doktora tezi)   tarafÕndan, aúÕrÕ derecede sÕkÕútÕrÕldÕ÷Õndan, Sultan II. Murad’a sÕ÷ÕnmÕútÕ. Bununla
 Dulkadir Beyli÷i, Ankara 1989. (K.G.)].    beraber, Zülkâdir ülkesinin  co÷rafî yeri nedeniyle, MÕsÕr ile hoú geçinmeyi de
 295  Bu aúiretin adÕ, tarihçilerce çok çeúitli olarak, DulgâdÕr, Dulkâdir, ZülkâdÕr, Dürkâdir, Dülkadir,   gerekli gördü÷ünden,  Mehmed  Bey ömrünün sonlarÕnda,  Kahire’ye kadar gelip,
 Tulkadir, Züel-kadir, Züelkâdir ve bunun gibi yazÕlmaktadÕr. Merhum  Ârifî Paúa, bu meseleyi, bilen   Memlûklü sultanÕna ba÷lÕlÕ÷ÕnÕ bildirmek zorunda kalmÕú ve geri dönüúünden sonra,
 kimselere yakÕúÕr bir  úekilde tartÕúarak, bunlarÕn en do÷rusu «. Dul÷âdir» oldu÷una kanaat getirmiútir.
 Arap tarihçileri ve bazÕ Avrupa tarihçileri de böyle yazÕyorlar ve 899 (1494) tarihli bir vakfiyede de bu   seksen yaúÕnda bir ihtiyar  oldu÷u halde,  kÕrkaltÕ yÕllÕk bir hâkimiyetten sonra,
 imlâ görülür. Farsça yazÕlmÕú olan  Esterâbâdî’nin KadÕ Burhaneddin Tarihi’nde çoklukla  «Dulkadir»   846(1442) tarihinde ölmüútür. øúte, Kayseri’de ùâmîler veya Hâtuniye Medresesi’nin
 imlâsÕ kullanÕlmÕútÕr. «Dal»  harfinin  yerine «zal» yazÕlmasÕ durumu ise, Anadolu’da çok rastlanan bir   kitabesi, bu olaylarÕ hatÕrlatÕr.
 gelene÷in sonucudur. («Keykubad» adÕnda, oldu÷u gibi). Gerek bu durum, gerekse «lam»dan önce, bir
 «elif» eklenmesiyle bir harf-i tarif  meydana getirerek, adÕ AraplaútÕrmak  hevesinden baúka bir  úey
 de÷ildir. Biz, burada «Zülkâdir» imlâsÕnÕ kabul ediyoruz.
 296  Halil’in mezarÕ Sivas Vilâyeti’ne ba÷lÕ Aziziyye KasabasÕ’nda [bugün, Kayseri’ye ba÷lÕ PÕnarbaúÕ
 KazasÕ] bulunan Melik Gâzi Türbesi yakÕnÕnda olmasÕ düúünülebilir. Bkz. TOEM, yÕl. 1331, s. 445. Ârifî   298  Tarihçiler, bu hatunun adÕnÕ bildirmiyorlar. Ancak, Mucireddin’in Kudüs Tarihi olan El-Ünsü’l-
 Paúa, yukarÕda adÕ geçen makalesinde (s. 369), Halil’in kesilmiú baúÕnÕn Melik Gâzi Türbesi’nde gömülü   Celil bi Tarihi’l-Kuds ve’l-Halil adlÕ güvenilir eseri,  Kudüs’de bulunan «Medresetü’l-Gâdîrîyye»
 oldu÷unu, ekte yer alan vakfiyesine dayanarak, açÕklÕyorsa da, adÕ geçen  makalelerde bu vakfiyenin   dolayÕsÕyla NâsÕreddin Mehmed’in eúinin adÕ «MÕsÕr Hatun» oldu÷unu açÕklÕyor. Bkz. TOEM, Melik Gâzi
 yayÕnlandÕ÷ÕnÕ göremedik.    Makalesi, yÕl, 1321, s. 452.
 297  Süli Bey’in di÷er kÕzÕnÕ da, Sivas SultanÕ KadÕ Burhaneddin Ahmed’in aldÕ÷Õ söylenir.    299  Bu konuda bakÕnÕz: ø. HakkÕ UzunçarúÕlÕ, Anadolu Beylikleri, s. 169 vd. (K.G.).
   101   102   103   104   105   106   107   108   109   110   111