Page 86 - Halil Edhem
P. 86
156 KAYSERø ùEHRø 71 KAYSERø ùEHRø 79 157 72
Daha Pervâne’nin öldürülmesinden önce Keyhüsrev’in amcasÕ o÷ullarÕndan, yani Sahib Fahreddin Ali, en ünlülerindendir. Anadolu’da bu kadar çok ve bu kadar
II. øzzeddin Keykâvus’un o÷ullarÕndan olmak iddiasÕyla «Cimri» unvanÕyla birisi önemli binalar yaptÕran hiçbir Selçuklu veziri gelmemiútir. Bu adamÕn güzel
türeyip, Karamano÷lu Mehmed Bey, bunu bir büyük nimet sayarak, Konya’yÕ aldÕ san’atlara olan sevgi ve saygÕsÕnÕn ne derece yüksek oldu÷u vücuda getirdi÷i
ve Cimri’yi 10 Zilhicce 676 (4 MayÕs 1278)’da Selçuklu sultanÕ olarak tahta eserleriyle tesbit olunmuútur. Di÷er taraftan idâri iúlerde gösterdi÷i yeterlilik ve
243
çÕkardÕ . Sonra III. GÕyâseddin Keyhüsrev, Cimri ile pek çok u÷raúmaya mecbur anlayÕúlÕlÕk hakkÕnda tarihçiler görüú birli÷indedirler. Bu adamÕn iú ve davranÕúlarÕ,
oldu. Sonunda yakalatmayÕ baúararak, öldürttü. Ne fayda ki, Mo÷ollar artÕk, bütün gerek øbn Bîbî gerekse Aksarayî Selçuknâmelerinde izlenecek olsa, daima anlayÕúlÕ
Selçuklu ülkesine yerleúmiúlerdi. Hatta, babasÕ øzzeddin Keykâvus ile birlikte Bizans ve yeterli, cömert ve eliaçÕk olarak görülür. BazÕ araútÕrmacÕlar, kendisini Mo÷ollara
imparatoru yanÕna gidip, Keykâvus’un kurtarÕlmasÕndan sonra, orada kalan ve fakat pek çok uysal davranmÕú olmakla eleútirirler, hatta Selçuklu Devleti’nin çökmesine
bu defa kurtularak, Deút-i KÕpçak’a gelen GÕyâseddin Mes’ud, Abaka’nÕn sebebiyet verenler arasÕnda sayarlar. Gerçekten, Mo÷ollar ile iyi geçinmeyi tercih
ölümünden sonra ølhanlÕ tahtÕna oturan Ahmed Han yanÕna getirilerek, Selçuklu ederdi. Çünkü, bunun aksini yapmakla, hiçbir fayda sa÷lanmayaca÷ÕnÕ iyi biliyordu.
ülkesinin yarÕsÕnÕ Keyhüsrev ve di÷er yarsÕnÕ da Sivas ile birlikte Mes’ud’a vermiútir Fakat bu uysallÕ÷Õn hiçbir zaman boyun e÷me derecesine varmadÕ÷Õ, tam tersine
ki, Hülagü zamanÕnda bu iki sultanÕn babalarÕ arasÕnda yapÕlan taksime benzer. de÷er ve a÷ÕrbaúlÕlÕ÷ÕnÕ korudu÷u tarihlerden anlaúÕlÕyor. Bu zamanlarda, vezirlerin
Tarihlerde II. GÕyâseddin Mes’ud diye tanÕnmÕú olan adÕ geçen bu úekilde 681(1282) hemen hepsi öldürüldükleri halde, Fahreddin Ali’nin eceliyle ölmüú olmasÕ da
yÕlÕnda birinci defa olarak tahta çÕkmÕútÕr. Anadolu’da aynÕ zamanda birden çok kendisine tam guvenildi÷inin bir delilidir. Pervâne Muineddin, Sadeddin Köpek ve
hükümdarlarÕn bulunmasÕ ilk defa olmayÕp, milleti ayrÕlÕ÷a düúürmek için bu durum di÷erleri gibi kan dökücü de÷ildir. Olsa olsa üzerinde yalnÕz bir leke kalmÕútÕr ki, o
Mo÷ollarÕn bir özel siyasetiydi. Bunun do÷urdu÷u karÕúÕklÕktan onlar daima da Sultan III. GÕyâseddin Keyhüsrev’in Erzincan’da öldürülmesinde belki
faydalanÕyorlardÕ. parma÷ÕnÕn bulunmasÕdÕr. Fakat bu da, yalnÕz Sâhib’in kendi iste÷iyle olmayÕp,
Aksarayi Selçuknâmesi’inde. ve Câmiü’d-düvel’de açÕklandÕ÷Õ gibi, emîrlerin
Bu sÕrada ølhan’Õn yanÕnda bulunan III. GÕyâseddin Keyhüsrev, bu ülkelerin elbirli÷i ve ølhan’Õn emriyle yerine getirilmiútir.
taksiminden kesin bir úekilde memnun olmadÕ÷Õndan Konya’ya kadar gelmeyip,
Erzincan’da kaldÕ ve buradan itirazlarÕnÕ açÕklamak istedi. Bu hoúnutsuzlu÷u sunucu, Ne yazÕk ki, Fahreddin Ali’nin yazÕlmÕú bir hayat hikâyesi yoktur. Her ne kadar
belki memlekette yeniden aldanmalar do÷ar düúüncesine, Mo÷ollarÕn birtakÕm tarihçilerin yazdÕklarÕndan bu konuda epeyi úey toplamak mümkünse de, bunu adÕ
suçlamalarÕ da katÕlÕnca, devlet adamlarÕ Keyhüsrev’i öldürttü. AdÕ geçenin idam geçenin Konya’da bulunan türbesiyle di÷er kurumlarÕnÕ geniú olarak yazacak
247
yÕlÕnÕ Aksarayî açÕkça belirtmiyor. Fakat, MüneccimbaúÕ, Câmiü’d-düvel de kesin olanlara bÕrakmak daha uygun olur . Burada yalnÕz úu kadar söyleyeyim ki, Sâhib
248
olarak, 681(1282) tarihini gösteriyor. Meskûkât (madeni paralar) katalo÷larÕ, saltanat Fahreddin’in babasÕnÕn adÕ Hüseyin ve dedesinin ki de Ebû Bekir’di . Fakat
süresini 663(1264)’den 681 (1282) yÕlÕna kadar olarak kaydediyorlar. Bununla kendisinin nereli oldu÷u, ne kitabelerinde, ne de tarihlerde yer almÕú de÷ildir. YalnÕz
beraber Lülüve (UlukÕúla)’de basÕlmÕú 682(1283) tarihli bir parasÕ da vardÕr. Fakat, Câmiü’d-düvel’de MüneccimbaúÕ’nÕn «el-Rumî» demesine bakÕlÕrsa, Anadolulu
bu ayni kalÕbÕn ertesi yÕlda kullanÕlmasÕndan ileri gelen bir durum olsa gerektir. oldu÷u anlaúÕlÕr. Fahreddin Ali yirmi yÕla yakÕn vezirlik makamÕnda bulunmuú ve bu
Di÷er taraftan 681(1282)’den 697(1298) yÕlÕna kadar birinci defa olarak hüküm süre içinde, ancak bir defa, o da Pervâne’nin oyunuyla, gözden ve mevkiden
süren II. GÕyâseddin Mes’ud’un da Sivas’da basÕlmÕú 681(1282) tarihli bir parasÕ düúmüú, OsmancÕk Kalesi’ne sürülmüútür. Ömrünün sonunda, içiúlerinin aldÕ÷Õ
bulundu÷undan bu yÕlda tahta çÕktÕ÷Õ kesindir . tehlikeli durumdan dolayÕ, pek çok üzüldü÷ünden Nâdir Köyü’nde [bugün Akúehir’e
244
ba÷lÕ bir köydür] kendi iste÷iyle, dinlenmeye çekilip, orada ölmüú ve Konya’da
øúte XV. Selçuklu sultanÕ olan ve Sahabiye Medresesi’yle çeúme üzerinde adÕ
yazÕlmÕú bulunan III. GÕyâseddin Keyhüsrev on sekiz yÕl süren zamanÕna ait olaylar tekkesi içinde 682(1283) yÕlÕnda yaptÕrdÕ÷Õ muhteúem türbeye gömülmüútür.
Aksarayî, ölüm tarihini daha belli olarak, 25 ùevvâl 687 (22 KasÕm 1288)’de olmak
kÕsaca bundan ibârettir, II. Mes’ud ile bundan sonra gelen III. Alâeddin Keykubâd’Õn üzere bir kÕt’a ile bildiriyor . Hâlbuki, türbede bulunan mezar kitabesinde «Yüce
249
ve III. GÕyâseddin Mes’ud’un durumlarÕ zâten pek noksan ve karÕúÕk olarak yazÕldÕ÷Õ Sâhib, Hüseyin o÷lu Fahreddin Ali -Allah yerini nur eylesin- úevval 684 (kasÕm
gibi, burada da sahamÕz dÕúÕnda bulundu÷undan, bunlarÕn anÕlmasÕndan 1285)’de geçici dünyadan sonsuz âleme göçtü» yazÕlÕdÕr. Bu iki tarihten hangisi
245
vazgeçildi . geçerli tutulmak gerekir? E÷er Selçuknâme’deki kÕta’nÕn tarihi bulunmayÕp da yalnÕz
Sahâbiye Medresesi’yle çeúmenin kurucusu olup, Konya’da bulunan binalarÕ rakam ile gösterilmiú olsaydÕ, bunda bir yanlÕúlÕk oldu÷unu zannederdik. Di÷er
246
dolayÕsÕyla «Sahibata» olarak anÕlan , Selçuklu devlet adamlarÕndan Hüseyin o÷lu
tarihçilerden hiçbiri Fahreddin’e bu unvanÕ vermiyorlar. YalnÕz, Konya’da veriliyor. Bazen de, adÕ geçene
«Hoca» unvanÕ da verilmiútir ki, bu da «aziz ve muazzam» veya «vezir» anlamÕna gelir.
243 Tevhîd, “Rum (Anadolu) SelçuklularÕ Devleti’nin ønkÕrazÕ”, TOEM, yÕl, 1326, s. 195. 247 Konya’nÕn BabalÕk (sonra Türk Sözü) adlÕ güvenilir gazetesinde Hamdizâde Abdülkâdir
244 Tevhîd, Katalog, s. 316, 326 ve 342. imzasÕyla, adÕ geçen úehirdeki binalar hakkÕnda çok faydalÕ makaleler yayÕnlamakta olan saygÕya de÷er
245 Tevhîd, «Rum Selçuklu Devleti’nin ønkirazÕyla teúekkül eden Tevâîf-i Mülûk» adlÕ makalede kiúi, bu konuda iyi bir baúlangÕç yapmÕútÕr. Bunu daha çok derinleútirerek, geniúçe bir hal tercümesi
Selçuklu hâkimiyetinin sonlarÕna ait olaylarÕ faydalÕ bir úekilde özetlemiútir (TOEM, yÕl 1326, s. 191- yasamasÕnÕ dileriz. [Fahreddin Ali (Sahib Ata) hakkÕnda oldukça geniú bilgi veren Osman Turan, úimdilik
199). [Bu konuda geniú bilgi için bakÕnÕz, Osman Turan, Selçuklular ZamanÕnda Türkiye, s. 585-657. bu eksikli÷i gidermiútir. Bkz. Selçuklular ZamanÕnda Türkiye, s. 532-592].
Selçuklu tarihinde III. GÕyâseddin Mesud yoktur. Burada adÕ geçen ikinci defa tahta geçen II. GÕyâseddin 248 Bu adlar, Konya’da Sâhib Ata Câmii kitabesinde yer almÕútÕr. Tokat’ta bulunan Vezîr Ahmed Paúa
Mes’ud olmalÕ (K.G.)] Câmii kitabesinde adÕ geçen Hüseyin o÷lu Ebu’l-ùems’in, Sahib Fahreddin’in kardeúi olmak ihtimali
246 Bazen «Sâhib Âtâ» úeklinde de yazarlar ki, bu da ba÷Õúlama ve iyili÷inin bollu÷undan kinâye (üstü vardÕr. Bkz. “Tokat Kitabeleri”, TOEM, yÕl 1333, s. 650.
örtülü anlatan söz) olabilir. Hâlbuki, «ata», baba anlamÕna geldi÷i gibi, ihtiyar, aziz, muhterem anlamÕna 249 Selçuknâme, Yeni Câmi Ktp. de yazma, nu: 827, s. 919. Câmiü’d-düvel, c. 1, s. 1’186, ayni kÕt’ayÕ
da gelir. Bundan dolayÕ «Sâhib Ata» terkibi «muhterem vezir» anlamÕna gelmesi gerekir. Türkistan’da tekrarlÕyor. [AdÕ geçen kÕt’ayÕ, Osman Turan, Selçuklular ZamanÕnda Türkiye, adlÕ eserinde (s. 591, not
vezire «ata» derler. Bkz. Ahmed Vefik, Lehçe; Süleyman, Lügât-Õ Ça÷atay ve Türk-i Osmanî Eski 4), yayÕnlamÕútÕr. ]