Page 85 - Halil Edhem
P. 85
78 156 KAYSERø ùEHRø 71
Daha Pervâne’nin öldürülmesinden önce Keyhüsrev’in amcasÕ o÷ullarÕndan, yani
II. øzzeddin Keykâvus’un o÷ullarÕndan olmak iddiasÕyla «Cimri» unvanÕyla birisi
türeyip, Karamano÷lu Mehmed Bey, bunu bir büyük nimet sayarak, Konya’yÕ aldÕ
ve Cimri’yi 10 Zilhicce 676 (4 MayÕs 1278)’da Selçuklu sultanÕ olarak tahta
243
çÕkardÕ . Sonra III. GÕyâseddin Keyhüsrev, Cimri ile pek çok u÷raúmaya mecbur
oldu. Sonunda yakalatmayÕ baúararak, öldürttü. Ne fayda ki, Mo÷ollar artÕk, bütün
Selçuklu ülkesine yerleúmiúlerdi. Hatta, babasÕ øzzeddin Keykâvus ile birlikte Bizans
imparatoru yanÕna gidip, Keykâvus’un kurtarÕlmasÕndan sonra, orada kalan ve fakat
bu defa kurtularak, Deút-i KÕpçak’a gelen GÕyâseddin Mes’ud, Abaka’nÕn
ölümünden sonra ølhanlÕ tahtÕna oturan Ahmed Han yanÕna getirilerek, Selçuklu
ülkesinin yarÕsÕnÕ Keyhüsrev ve di÷er yarsÕnÕ da Sivas ile birlikte Mes’ud’a vermiútir
ki, Hülagü zamanÕnda bu iki sultanÕn babalarÕ arasÕnda yapÕlan taksime benzer.
Tarihlerde II. GÕyâseddin Mes’ud diye tanÕnmÕú olan adÕ geçen bu úekilde 681(1282)
yÕlÕnda birinci defa olarak tahta çÕkmÕútÕr. Anadolu’da aynÕ zamanda birden çok
hükümdarlarÕn bulunmasÕ ilk defa olmayÕp, milleti ayrÕlÕ÷a düúürmek için bu durum
Mo÷ollarÕn bir özel siyasetiydi. Bunun do÷urdu÷u karÕúÕklÕktan onlar daima
faydalanÕyorlardÕ.
Bu sÕrada ølhan’Õn yanÕnda bulunan III. GÕyâseddin Keyhüsrev, bu ülkelerin
taksiminden kesin bir úekilde memnun olmadÕ÷Õndan Konya’ya kadar gelmeyip,
Erzincan’da kaldÕ ve buradan itirazlarÕnÕ açÕklamak istedi. Bu hoúnutsuzlu÷u sunucu,
belki memlekette yeniden aldanmalar do÷ar düúüncesine, Mo÷ollarÕn birtakÕm
suçlamalarÕ da katÕlÕnca, devlet adamlarÕ Keyhüsrev’i öldürttü. AdÕ geçenin idam
yÕlÕnÕ Aksarayî açÕkça belirtmiyor. Fakat, MüneccimbaúÕ, Câmiü’d-düvel de kesin
olarak, 681(1282) tarihini gösteriyor. Meskûkât (madeni paralar) katalo÷larÕ, saltanat
süresini 663(1264)’den 681 (1282) yÕlÕna kadar olarak kaydediyorlar. Bununla
beraber Lülüve (UlukÕúla)’de basÕlmÕú 682(1283) tarihli bir parasÕ da vardÕr. Fakat,
bu ayni kalÕbÕn ertesi yÕlda kullanÕlmasÕndan ileri gelen bir durum olsa gerektir.
Di÷er taraftan 681(1282)’den 697(1298) yÕlÕna kadar birinci defa olarak hüküm
süren II. GÕyâseddin Mes’ud’un da Sivas’da basÕlmÕú 681(1282) tarihli bir parasÕ
bulundu÷undan bu yÕlda tahta çÕktÕ÷Õ kesindir .
244
øúte XV. Selçuklu sultanÕ olan ve Sahabiye Medresesi’yle çeúme üzerinde adÕ
yazÕlmÕú bulunan III. GÕyâseddin Keyhüsrev on sekiz yÕl süren zamanÕna ait olaylar
kÕsaca bundan ibârettir, II. Mes’ud ile bundan sonra gelen III. Alâeddin Keykubâd’Õn
ve III. GÕyâseddin Mes’ud’un durumlarÕ zâten pek noksan ve karÕúÕk olarak yazÕldÕ÷Õ
gibi, burada da sahamÕz dÕúÕnda bulundu÷undan, bunlarÕn anÕlmasÕndan
vazgeçildi .
245
Sahâbiye Medresesi’yle çeúmenin kurucusu olup, Konya’da bulunan binalarÕ
246
dolayÕsÕyla «Sahibata» olarak anÕlan , Selçuklu devlet adamlarÕndan Hüseyin o÷lu
243 Tevhîd, “Rum (Anadolu) SelçuklularÕ Devleti’nin ønkÕrazÕ”, TOEM, yÕl, 1326, s. 195.
244 Tevhîd, Katalog, s. 316, 326 ve 342.
245 Tevhîd, «Rum Selçuklu Devleti’nin ønkirazÕyla teúekkül eden Tevâîf-i Mülûk» adlÕ makalede
Selçuklu hâkimiyetinin sonlarÕna ait olaylarÕ faydalÕ bir úekilde özetlemiútir (TOEM, yÕl 1326, s. 191-
199). [Bu konuda geniú bilgi için bakÕnÕz, Osman Turan, Selçuklular ZamanÕnda Türkiye, s. 585-657.
Selçuklu tarihinde III. GÕyâseddin Mesud yoktur. Burada adÕ geçen ikinci defa tahta geçen II. GÕyâseddin
Mes’ud olmalÕ (K.G.)]
246 Bazen «Sâhib Âtâ» úeklinde de yazarlar ki, bu da ba÷Õúlama ve iyili÷inin bollu÷undan kinâye (üstü
örtülü anlatan söz) olabilir. Hâlbuki, «ata», baba anlamÕna geldi÷i gibi, ihtiyar, aziz, muhterem anlamÕna
da gelir. Bundan dolayÕ «Sâhib Ata» terkibi «muhterem vezir» anlamÕna gelmesi gerekir. Türkistan’da
vezire «ata» derler. Bkz. Ahmed Vefik, Lehçe; Süleyman, Lügât-Õ Ça÷atay ve Türk-i Osmanî Eski