Page 133 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 133

Hasan Demir | Filizkıran

               İstemsizce baktığı yerin farkına varmış olacak, hızlıca yüzüme bakıp geldiği
            gibi çıkmak istedi. Yavaşça odayı adımlayıp ayağımla kapının altındakileri
            çektim. Kapıyı açtım. Daha çekingen bir bakışla aynı yere baktığının farkın-
            daydım ama bunu ona belli etmeden göz ucuyla süzerek yapıyordum.
               “Aşağıdayım.”

               “Tamam.”
               Bir şey söylemiş olabilmek için bulabildiğim en kısa sözcükle yetindim.
            Dolabın karşısına geçtim. Cenazeye giden bir insan ne giyer?
               Basamak.

               Basamak.
               Islık çalmamalı böyle bir günde.

               Son iki.
               Ne bu ölüm sessizliği?

               Komik mi?
               Dili çek, bağcıklar fiyonk mu olmalı?

               “Oğlum, yavaş kapat kapıyı.”
               Arabanın metalik gri burnu mahalleler arasında sırıtarak ilerliyor. İki farklı
            alışveriş mağazasının doldurduğu iki katın üzerindeki cami, içindeki kalabalığı
            serin halılarından kızgın parke taşlarına boşaltıyor. Tam öğlen vakti olmalı.
            İtfaiyenin arasından çıkıp trafiğe atılıyoruz. Metalik gri buruna belli belirsiz
            buharlar tırmanıyor.
               Camı açıyorum; lastik kokularına, sinirli kornalara, üzerime yapışan havaya.

               Klima da çalışıyor, Güzellik’te klima yoktu. Tuşla açılan camları da yoktu.
            “On beş bin iyi para bu eski motor için” dedemin Güzellik’i için duyduğu son
            cümleydi herhâlde. Onun parası babamın arkadaşlarına göstermeye can attığı
            bu otomatiğin alınmasını sağladı, dedem? Dedem yarım nefesçik: “Olsun.”
            diyebildi.
               “Olsun.”





                                                                                    133
   128   129   130   131   132   133   134   135   136   137   138