Page 130 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 130

Hasan Nail Canat Hikâye Yarışması

            Üşüyorum, hadi baba. Yüzüme bakıyor. Sakalları dün bu kadar uzun muydu?
            Amma da yaşlı gözüküyor bu hâliyle. Etrafına bakınıyor “nerede terliklerin?”
            diye söylene söylene. Odamda olduğunu biliyorum.
               “Sema almıştır yine.”

               Sema’ya kızsın istiyorum. Her zamanki gibi tek sözcük fırlamıyor ağzından.
            Kork benden Sema, kork. Yalnız kalınca vuracağım o kafana, örgülü saçlarını
            da çekeceğim. Bir keresinde çok acıtmamış mıydım?

               Konuşacağı yok, terlik aranıyor hâlâ. İçimdeki kızgınlık artıyor. “Sema almış
            işte” diye bağırıyorum. İrkildi biraz sanki çok mu bağırdım?
               “Bizim okulun oradan gördüğümüz dağların adı neydi?”

               “Toros Dağları” diyor bugün duyduğu en yersiz soru bu değilmiş gibi,
            şaşırmadan.

               Gözümü kararttım bir kere, “Kim o başörtülü kadınlar baba?”
               Mutfakta yankılanan sesim havada asılı kalıyor. İkimiz de bir an gözlerimizle
            havayı süzüyoruz, soru işaretiyle birlikte cümleyi bulacakmışız gibi. Tekrar göz
            göze geliyoruz ama o cümle katılaşarak bir kenara sığınıyor, biliyoruz. Sığındığı
            yerden bizi gözleyerek cevabını bekliyor. “Onlar” diyor gerisini getiremiyor.
            Her “onlar” deyişinden sonra dudaklarını bir titreme alıyor.

               Babam, annem, Sema ve ben mutfak kapısının önündeyiz. Belli ki yine bir
            konuşma yapılacak. Konumuz da pek farklı değil; Sema ile ben. Bu “Sema ile
            ben” ne kadar da kalıplaşmış zihnimde. Bu “ile” aslında hiçbir yakınlık taşı-
            mıyor aramızda. Ne yaptığımı düşünüyorum ama bulamadım henüz, hazırlıklı
            olmalıyım. Birazdan üçü birden başlayacak ve ben tek başıma dayanmalıyım;
            ağlamadan, bahanelere sığınmadan, öfkelenmeden karşılarında durmalıyım.

               Babam konuyu en olmadık yerlerden açacak, önce gereksiz birkaç cümle
            tükürecek öteye beriye sonra onları tek tek yakalayıp ağzında evirip çevirecek.
            Ne dediğini o bile anlamazken benden onun da anlamadığı şeyleri anlamış gibi
            yapmamı bekleyecek. En aptalca olanı da bunların hiçbirini yüzüme bakmadan
            –etrafta bir şeyler aranıyormuş gibi- söyleyecek. Annem sessiz sessiz dinleyecek
            ama cümlelerin arasına girmeye çalışmayacak. Ne buldu da evlendi bu adamla
            hiçbir zaman öğrenemeyeceğim. Onun ülkesinde herkes sarı olduğu için esmeler
            daha bir çekici geliyormuş kadınlara, okulda öyle diyorlar. Herhâlde o da baba-


            130
   125   126   127   128   129   130   131   132   133   134   135