Page 127 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 127

Özlem Turgut Şili | Gassal

            salladı birkaç kez. «Bu nasıl hava? Hiç esmiyor. Bunaldım.» diyerek konuyu
            değiştirmeye çalışsa da babam ona izin vermedi. Kendinden yıllarca utanan,
            tiksinen karısıyla hesaplaşırcasına teyzeme dönüp: “Senin oğlan ölüden korkar
            mı?” diye sordu. Çayının son yudumunu içip bardağın dibini toprağa döktü
            teyzem. Diline yapışan çay yapraklarını tükürdü. «Korkar elbet, niye sordun
            şimdi?» dedi. Babam ağacın dibindeki tabureye otururken: “Ben gasilhanede
            çalışıyorum baldız. Gassal diyorlar bize. Bizim işimiz ölüyü yıkayıp kefenlemek.
            Bu işten ekmek yiyoruz. Ama bacın kabul edemedi yıllarca, ne işimi ne de beni.
            Ekmek yediğin kapıyı seveceksin, sayacaksın ki bereketini göresin, değil mi?
            Senin oğlan da ölü yıkayabilirim, derse işe başvursun.” dedi. Yerinden kalkıp
            küskün bir tavırla içeriye girdi. Teyzem: “Niye mobilyacıdan ayrıldığını demedin
            bize kız?” diye çıkıştı. Annem: “Ne bileyim ben, diyemedim işte. Belediyede
            işe girdim deyince sevindim önce. Uzun bir zaman işinden konuşmadı. Bir
            gün cenaze yıkama aracından indi evin önünde. O gün anlattı ne iş yaptığını.
            Çalışma orda, başka iş bul!” dedim. “Ben işimden memnunum.” deyip kesti, attı.
            “Böyle iş mi olur bacım? İçim almıyor. Ben de yıllardır yaklaşmıyorum yanına.
            Odasında yatıp kalkıyor.” dedi. Teyzem sustu. Eşelediği toprağı avuçlayıp eledi
            parmaklarının arasından. “Aman, düşündüm de o nasıl işmiş öyle? Adam gibi
            bir iş bulamamış mı? Baksana, ne kendine faydası var ne karısına ne de çevre-
            sine. Onca yolu boşa geldik, desene.” dedi bardakları tepsiye dizerken. O gün,
            bir oyun hayalinin peşine düşüp babamı bir göz odaya mahkum eden annemin
            oyununa istemeden tanık oldum. Teyzeme de küstüm oracıkta. Bu olaydan kısa
            bir zaman sonra babamın iş yerinden aradılar. Annem “Kalp krizi mi? Öldü mü
            yoksa?” deyip feryat figan etti. Kara haber, akrabayı, eşi dostu, konu komşuyu
            doldurdu bahçeye. Ben, yine o cevizin dibinde, saatlerce babama ağladım.
               Pazar yerinin kalabalığı, insan seslerinin artması, içimin daralması derken
            kalkıp balkon kapısını açtım. Ilık bir rüzgâr perdeyi havalandırdı. Annemin
            terlik sesi odamın kapısında son buldu. “Ben pazara gidiyorum.” dedi yarım
            ağızla. Kapıyı sertçe kapattı. Kilidin yuvasında iki kere döndüğünü duydum.













                                                                                    127
   122   123   124   125   126   127   128   129   130   131   132