Page 124 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 124
Hasan Nail Canat Hikâye Yarışması
Ezberlediğim tehdit cümleleri zihnimde dolanırken gözüm onun önlüğündeki
iri gözlü, etine dolgun kadına takıldı. Kadının yüzündeki domates çekirdekleri
asaletini gölgelese de parmağının ucunda duran dünyayla annemin kopyasıydı.
Söylediklerini dinlemediğimi fark edince: “Bakma yüzüme, kapat o kapıyı!”
dedi hışımla. Kapıyı kapatıp onu izledim bir süre. Sebzelikten aldığı bir soğanla
birkaç patatesi elleriyle göğsüne sıkıştırıp tezgâhın üstüne bıraktı. Sebzeler
yuvarlanıp lavabonun içine düştü. «Aman düşün düşün, durmayın koyduğum
yerde!» diyerek gelişigüzel tezgâha attı patatesle soğanı. Sanki gözünü yakan
benmişim gibi söylene söylene soğanı doğramaya başladı. “Zaten ne zaman
benim sözüm geçti ki bu evde? Hayır, insan annesine bir sorar, bir akıl danışır.
Bezdirdiniz beni canımdan. Ben de öleyim de kurtulayım artık. Ama arkamdan
ağlarsın o zaman.” deyip sesini incelterek devam etti: “Yaşasaydın da dedikle-
rini yapsaydım annem, dersin ama iş işten geçmiş olur. İşte bu başına buyruk
hallerin hep babandan. Göçtü, gitti. Türlü türlü huylarını bıraktı sana.” dedi.
O, söylenmeye devam ederken ayakkabılarımı yerine koydum.
Odama geçip yatağa uzandım. Bana ne zaman öfkelense babamı anmadan
duramazdı. Annem yıllar önce de aynıydı. Bazı günler komşularıyla bahçedeki
çay saatleri, babamın iş çıkışına denk gelirdi. Bir çay içimi kadar otururdu babam
onlarla. Annemin boynu öfkeden al al kızarır, yüzü sirke satardı. Babam kalkana
kadar da tepkisiz, öylece otururdu. Komşumuz Ayşe yenge, annemin derdini
anlar ama oralı olmazdı. Kendi çayını tazeler, bir bardak da babama doldurur,
ayaklarını uzatır, babamı dinlemeye hazır, beklerdi. Babamın anlattıklarında
her ne varsa bütün kadınlar babamı çok dikkatli dinlerlerdi. Çocuk aklımla,
bana anlattığı askerlik anılarını anlatıyordur, diye merakımı bastırmaya çalı-
şıyordum. Ayşe yenge, meraklı meraklı: “Eee, Mevlüt abi, hadi anlat. Çocuk,
ihtiyar, kol, bacak, yanıkne gördün ne yaşadınsa anlat.” deyiverir, babam daan-
latmaya başlardı. Annem beni hemen bakkala yollardı, giderken dönüp babama
bakardım. Bana, askerlik anılarını anlatırken yerde yuvarlandığı gibi, onlara
da gösterecek mi nasıl savaştıklarını acaba, diye. Ama o, sakinliğini bozmadan
bir şeyler anlatıyordu. Ayşe yengenin ağzı açık, babamı dinlediğini görürdüm.
Çocukken annemle babamın tartışmalarına sıkça şahit olurdum. Babam
uzatmamak için evden çıkardı. Annem arkasından bağırarak tehdit ederdi onu.
«Şimdi git bakalım sen. Acaba döndüğünde evde bulabilecek misin beni? Şu
ceviz ağacına iyi bak. Bir gün sallandıracağım kendimi orada, o zaman beni de
yıkarsın.» deyip yalandan bayılmasıyla son bulan tartışmalardı. Çaresiz hemen
124