Page 129 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 129

Hasan Demir | Filizkıran
                                            Filizkıran


                                          Ha s an D e mir







               Odanın dışından gelen seslerle uyandım. Bir rahatsızlık hisseder gibiyim.
            Gömüldüğüm yataktan kalkmak zihnimin uyuşukluğunu yenmekten daha zor.
            Ders çalışamadığım masanın üzerindeki saate bakıyorum, öğlen olmuş. Çıplak
            ayaklarımın tahta zemin üzerindeki şap-şapları gelen sesleri bastırır gibi oluyor.
            Alt kata inince anlıyorum ki misafir var. Neden bu eziyet anne?

               Tatsız ağzımı mutfakta sulandırırken gırtlaktan bir kadın sesi vuruyor evin
            camlarına, yeni fark ediyorum. Tavuklu pilav- yoğurt aranıyorum etrafta. Okula
            gönderilmemişim ve tombul tabakların şeklini almış tavuklu pilav yiyeceğim.
            İçimi dalga dalga bir sevinç sarıyor. İyi de neyin mevlidi var yine?
               Şap-şaplıyorum mutfağın her yerini. Tavukluyu bulamadığım gibi etrafta
            dağınıklık olmadığını da fark ediyorum. Bir yandan o kadının sesi hâlâ kulak-
            larımda dolanıyor. Sabah beni niye uyandırmadılar? Ses bana doğru yaklaşıyor.
            Şap-şaplar artık sesi bastıramamaya başlıyor. Yukarıya çıkıp çorap mı alsam?
            Kapıya uzanıyorum. İçerideki bulanık kokular birden yüzüme yapışıyor tüm
            sıcaklığıyla. Kadın sesi kesiliyor. Annem, annem nerede? Bulamıyorum. Kala-
            balık üzerime geliyor. Başörtülerini düzeltiyor bütün eller. Herkes neden bana
            bakıyor? Anne? Niye susuyorsunuz? Ağlayacak oluyorum. Odanın ortasındaki
            koltuğun ucuna tüneyen kadına takılıyorum. Elinde açık bir kitap var, biliyo-
            rum o ses ona ait. Şimdi bilerek susuyor. Bu yüzden mi uyandırmadınız beni?
            Sema’nın işi biliyorum. Vuracağım kafasına, bahanem var artık. Zırlasın dursun
            sonra. Seviniyorum.
               Sırtımdan babam yakalıyor. Kapıyı kapatıp beni mutfağa çekiyor. Ulan
            Sema kork benden. Ayaklarım üşüdü, alt kata da tahta yaptıralım baba diyecek
            oluyorum ama babamın yüzü çıplak mutfak camından içeriye giren aydınlıkla
            kararıyor. İçimi bir korku sardı. Tek kelime çıkmıyor adamın ağzından. Madem
            beni uyandırmadınız önce sen konuşacaksın. Ayak parmaklarımı okul yolundan
            görülen şehrin etrafındaki yan yana dizilen dağlara benzetiyorum. Neydi adı?


                                                                                    129
   124   125   126   127   128   129   130   131   132   133   134