Page 132 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 132
Hasan Nail Canat Hikâye Yarışması
yılgın bakışlarıyla da ilgilenmiyordum. Öylece etrafa bakındım. Parlak gökyüzü
insanların hayatlarını nasıl da zorlaştırıyordu.
Şiirlerdeki bütün güzel duyguların temeline koydukları gökyüzü herhâlde
başka bir şehrin gökyüzüne ait olmalı. Burada yaşayanların ter içindeki alınla-
rını sıyırdıkları elleriyle şiir kitabını tutarak gökyüzünü narin duygularla hayal
ettiklerini sanmıyorum.
Buradaki gökyüzü, bizzat hayatın görmezden geldiği, kavrulan tenlerin;
sinirleri, tahammülü ve tahammülsüzlüğü fazla derinlere gömemediği bir gök-
yüzü. Gökyüzü biraz da böyledir bazen. Ne yaparsan yap ciddiyetle karşılık
verir gözlerine, ayrıcasız bir bakış atar herkese yaptığı gibi.
Camın önündeki mermere düşen sineği gördüm. Ölü şeyler beni korkutmaz.
Rüyanın etkisinden olsa gerek elime almaya çekindim.
Kanatlarını koparmak istiyordum.
Ellemedim.
Kapının sesini duydum. Fırlattığım kıyafetler altına sıkıştığı için fazla açıl-
mıyordu. Arkamı dönmekle yetindim, olduğum yerde kıpırtısız kaldım. Girmek
için kısıtlı bir boşluk bırakıyordu kapı, daha fazla açılmak istemiyordu arkasın-
dakine. Arkasındaki de bu durumdan yorulmuş olacak; önce sol eli ve sol ayağı
ardından geride kalanlarıyla sıkış tepiş atıldı içeriye. Bu çaresiz hareketler bana
rüyamdaki yaratığı anıştırdı. Girdiğinde elleriyle kendine çeki düzen verir gibi
komik hareketler yaptı. Dedeme benzeyen hiçbir huyu yok.
İllâ ki bir şeyler olmalı.
Yok.
Şaşırmamış gibi yaparak güneşin önünde duran cılız vücuduma bakıyordu.
Böyle davranmayı çok iyi biliyor. Özellikle bana hissettirmemek için hareket-
lerini kontrol ediyor. Gözlerini vücudumda gezdirdi. Önümdekine doğru baktı
ve aynı yapmacıksız tavrıyla, şaşırmadan, bakmaya devam etti.
“Birazdan gidiyoruz.”
Benimle konuşurken ilk defa etrafta gözleriyle bir şeyler aramıyor. İlk defa
sabit bir yere bakarak konuşuyor. Güleceğim tuttu, kafamı eğip ben de baktım.
132