Page 126 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 126

Hasan Nail Canat Hikâye Yarışması

            Nefes bile almadım neredeyse. Yokluğumu şimdi fark ederlerdi. Bekledim.
            Ne zaman çay kaşığı şıngırdasa annemin ahiretliği Ayşe yenge duvardan atlar
            gelirdi bizim bahçeye. Yine öyle oldu. «Bu zamanınız hayırlı olsun. Hoş geldin
            Hacer. Bacını mı özledin kız?” der demez oturdu sofraya. Ayşe yengenin gelmesi
            annemi daha da gerdi sanki. Kadın ağzına geleni sakınmazdı hiç. Annemin yüzü,
            boğazı yine kızardı. Eliyle ensesini ovaladı. Ne yapacağını şaşırmış gibi sağa
            sola bakındı. «Çıkar şu çorapları bacım, kangren olacaksın.” derken teyzemin
            bacağına iz yapan naylon çorabın lastiğini eliyle yuvarladı bileklerine kadar.
            Ayşe yengenin teyzeme sorduğu soru kaynadı gitti arada. Annem: “Bizim deli
            oğlan yok ortalıkta, al sen iç onun çayını.” deyip bardağımı Ayşe yengeye verdi.
            Ben umrunda bile değildim. Hissettim. Başka bir sıkıntısı vardı annemin. “Senin
            ölü yıkayıcı gelmedi mi daha?” dedi Ayşe yenge gülerek. Annem kaş göz etti
            sus diye, Ayşe yenge anlamadı. Teyzem yakın gözlüğünü takmış, bacağındaki
            varisleri inceliyordu, o da anlamadı. Demek ki, annemin gerginliği bundanmış,
            babamın işini teyzemlerden gizlemiş, diye geçirdim zihnimden. Sessizliği teyzem
            böldü. “Bizim oğlan evleniyor bu yaz Ayşe. Biz de eniştenin çalıştığı yerden eşya
            bakmaya geldik.” dedi bisküvisini çaya batırırken. Bisküvinin yarısı bardakta
            kalınca çay iyice bulandı. Beni bir bulsalar, ben de bisküvi batıracağım çaya,
            diye düşledim. Mobilya işine kafası takıldı Ayşe yengenin. Annemin omzunu
            ittirerek “Ne mobilyacısı kız, ne ara iş değiştirdi bu adam?” dedi anneme.
            Annem oturduğu yerde sarsıldı. Sanki bir şeyler aradı gözleriyle. Lafı değiştirmek
            istedi. Eliyle yanındaki demliği yokladı.”Kalk Ayşe, ısıt çayı. Buz gibi olmuş
            demlik.” diyerek Ayşe yengeyi uzaklaştırdı hemen. O sırada bahçe kapısında
            beliren babamı gördüm. Teyzemle kucaklaştılar. Annem “Sen içeri geç.” dedi
            babama. Teyzem, tepki gösterdi. “İki dakika soluklansın adamcağız, ne acelen
            var? Birer bardak çay verin bize.” deyip devam etti. “Ben buraya çok hayırlı
            işler için geldim enişte. Oğlana eşya bakacağız senin oradan. “ dedi teyzem.
            Babam bir an duraksadı. “Nerden?” dedi. Mobilyacıdan canım, düğünden sonra
            da hemen ödeyeceğiz altınları bozdurup.” Babam neler olduğunu anladı. Sıra
            babamdaydı. “Yok, sen yanlış biliyorsun. Belediyede çalışıyorum ben.” dedi
            babam anneme bakarak. Teyzem babamın sırtını sıvazladı. “ Biliyordum bir
            gün büyük yerlere geleceğini. Aferin enişte! Şu bizim oğlanı da alıversen yanına
            büyük sevap işlersin. Senin çevren vardır orda.” dedi teyzem. Annem de babama
            bakarak: “Bu yıl cevizin yaprağı az, ağaç küstü mü nedir?” dedi bir telâş. Belki
            de babama bir göz dağı verdi. Elbisesinin düğmelerini açtı, elini yelpaze gibi



            126
   121   122   123   124   125   126   127   128   129   130   131