Page 142 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 142
Hasan Nail Canat Hikâye Yarışması
olur muydu? Anlayıp da yüzüme gülümseyen olur muydu? Anlayıp da sevdiğini
söyleyen yahut bakışlarıyla anlatan olur muydu?
Neyse,
“Hoştur bana Senden gelen,
Ya hıl’atü yahut kefen;
Ya taze gül yahut diken,
Lütfun da hoş, kahrında hoş”
Ben adamın dediklerini toplayıp bir düzene getireyim diyorum da aldıran mı
var? O bir yandan bu bir yandan gelip duruyorlar. Onlarca adam ve ses oradan
buradan rengârenk yeşil ve beyaz elbiselerle gelip öylece sıralarını bekliyorlar.
“Yok, yok böyle olmayacak.” diyorum. Bir an duruyorum.
Bahçeye kaçıyorum. Çoktandır kurumayan gelinciklere bakıyorum, giderken
almayı unuttuğum gelinciklere… “Ne güzeller!” diyorum. Su veriyorum.
Bir başka ses, sanki yeni bir rüyanın kapısını açarken dile geliyor. Bakıyorum,
yine o esrarengiz adamlardan bir dede. Dede, dediysem torunu olan dede değil.
“İkrarla geldiysen hoş geldin erenler.” diyor. Sesinin içtenliği gönlümün bağ-
larını çözüyor. Hû, erenler, diyorum. Evvelemirde dostluğun kapısını aralayan
bütün pirlerin duasını ve sesini de alıp getiriyor bana. Beni alıp götürdükleri
yerde muhabbetin rengi kendi ufkunda genişleye genişleye diğer sırların kapısını
biraz daha açıveriyor.
Dede, başlıyor sözüne. Bu arada her zamankinden bana daha başka bakıp
avuçlarını bambaşka açıp dua ediyor. Derdi dünya olanlardan söz ediyor. İmti-
hanın bir ırmak gibi aktığından… Önündeki kitaba sözler mana âleminden
gelirmiş. Hemen iman etmiş Elest meclisinde. “Eh Emre, bunca yıldır niye bu
diyardasın bilir misin?” deyip sonra da şu dizeleri söyledi:
“Beni bende demen, bende değilim
Bir ben vardır bende, benden içeri.”
Hikmetli sözlerin bu kadar içten olduğunu bilmezdim. Sanki daha önceden
hep içimdeymişler gibi, desem kayboluveriyorlar hemen. Bir daha o sesi geri
çağır. İmkânı mı var?
142