Page 20 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 20
Hasan Nail Canat Hikâye Yarışması
bir örneği eline geçer geçmez dükkânının camına asacak, Memât’ın kendisine
bağışlanmadığı böylelikle ispatlanmış olacaktı. Remzi Efendi, başlarda tereddüt
etse de fermanda yanlış bir şey olmadığını, hem de padişah ferman ve beratla-
rını birebir taklit ettiğini duyduğu bu adamın sanatına güvendiğinden dolayı
söylediklerini çaresiz kabul etti. İşte bu iş Remzi Efendi’ye pahalıya patladı,
ama padişahtan himmetli bir ustaya dokunacak kadar tuzlu da sayılmazdı.
Sonunda beklenen oldu. Hırsızlar, artık Remzi Efendiye musallat olmayı bırak-
mışlardı. Ancak bu sayede hırsızlardan kurtulduğuna sevinen Remzi Efendi, ne
var ki bir süre sonra bu ferman ve berat yazdırma işinin müptelası olacaktı.
Elinde avucunda ne varsa Kirkor Ziya’ya kaptırarak türlü türlü konularda
boyuna ferman ve berat yazdırıp duracaktı. Önce, sultanın gördüğü lüzum
üzerine kapalı çarşının baş ağalığına kendini atadı. Ardından her bir çarşı esna-
fından alının aylık onar akçeyi önce yirmiye, ardından da yirmi beşe yükseltti.
Hızını alamayıp çarşıda toplanan her akçeden çarşı ağasına pay ayrılması
yönünde yeni bir fermanla çıkageldi. Bunu biraz da Kirkor’un, komisyon iste-
rim diye tutturmasından yapmıştı. Kapalı çarşıda olur olmadık esnafların işle-
rine karışıyor, halıcılara yeni yeni motifler uyduruyor, bastırmalarını beğenme-
diği bastırmacıların pabuçlarını dama atıyordu. Sabah yeni bir fikirle uyanıyor,
hemen Kirkor Ziya’nın Kiçi kapısındaki mekânına uğruyor ve aklından ne
geçerse Kirkor Ziya’ya yazdırıyordu. Bu sefer de bastırmaların bundan böyle
kuşlokumu gibi küp küp doğranmasını salık veriyordu. Çarşı girişine diktiği
her cazgırı da akşam güneş batana kadar “Lokum gibi bastırma.” diye bağır-
tıyordu. Bu sahte mührün verdiği gücün karşısında iyice gaddarlaşan Remzi
Efendi, şehirde gününü gün ediyordu. Kirkor ise altın yumurtlayan tavuk bulmuş
misâli paralarını yattığı döşeğin altına istifliyordu. Nihâyet, bu kadar yükün
altından kalkamayacağını anlayan çarşı esnafı, toplanıp Remzi Efendi’nin dük-
kânını yağmalayacağı sıra, öfkeden gözleri dönmüş Sübaşı ve Asesbaşı’nın
yanlarında bir bölük askerle Câmi-i Kebir kapısından çarşıya girdikleri görülmüş.
Kapıya dökülen meraklı gözlerin arasında yediği kötekten sürüye sürüye taşı-
dıkları Kirkor Ziya’yı askerlerin arasında o hâlde gören Remzi Efendi’nin dili
oracıkta tutulu vermiş. Sadece dili tutuluverse iyi, kapılara dökülen çarşı esnaf-
larından ki kendisi Bıçakçızâdelerin çok has bir ticarî rakibi olan Demirci Sabri
Efendi’nin rivâyetine göre, kendisine doğru gelen cellâtları gördüğü vakit af
buyurun, koskoca adam altına bile pisletmişti. Bunu, çarşının girişine kurulan
darağacında boyunlarındaki “Yâ Memât, Yâ Murâd” yazan fermanla sallanır
20