Page 22 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 22

Hasan Nail Canat Hikâye Yarışması

            tiğini bir türlü kabul etmiyordu. Elini kana bulamaktan vazgeçen Abdülkerim
            Usta, derhâl mahallenin çöpçatan karılarına haber salarak kendisine helâl süt
            emmiş bir cinsi latif bulmalarını tembihledi. Bu işte mâhir kadınlar aynı hızla
            adaylarını Abdülkerim ustaya sundular. Doğurduğu erkek çocuğun, hiç erkek
            çocuk gibi olmadığından, evin esas kadını, mecburen etrafında olup bitenlere
            boyun eğiyordu. Ne var ki bu yeni kadından doğan çocuk da kız olunca Abdül-
            kerim usta, başını iki elinin arasına alarak kara kara düşünür oldu. Hocaların
            hocası Seyyit Burhanettin Hazretleri’ne hattâ şehirde ne kadar türbe yatır varsa,
            hepsine adaklar adamıştı. Maalesef ikinci deneme de kız çocuğa çıkınca Abdül-
            kerim Usta Bıçakçızâde geleneğinin kendisi ile sona erdiğini nihâyet kabul etti.
            Bütün bunlar olurken, Kâsım serpilip boylanmıştı. Yürüyüşü ile oturup kalkması
            ile civan bir delikanlıya dönüşmüştü. Üstelik yaşıtlarından farklı olarak şiir
            bilen, insanların gönlüne dokunarak konuşan, hassas ruhlu bir molla olup
            çıkmıştı bu delikanlı. Bunda, elbette gizli gizli buluşup uzun gecelerde hasbıhâl
            ettikleri Kuşçubaşı Necmi Efendi’nin de payı çoktu. Zorla güzellik olamayaca-
            ğını anlayan Abdülkerim Usta, oğlu Kâsım’ın gönül ustasına hediyelerle ziyarete
            gitmiş, oğlunu demircilik mesleğine kavuşturması için Kuşçubaşı Necmi’den
            ricacı olmuştu. Kendi oğlu için başkasına rica minnet kalması adamın ruhunu
            derinden yaraladı. Dağ gibi adam kısa sürede eriyip çöktü. Artık eskisi gibi
            ocağı yakmıyor, kalfaların haftalıklarını zamanında ödemiyor, işten kaçıp başka
            bir dükkânda soluğu alan çırakların ardına düşmüyordu. Abdülkerim Usta,
            padişah bıçakçılığından nasıl bu durumlara gelindiğinin muhasebesini yaptıkça
            daha da kederleniyordu. Yine bu kederli akşamların birinde sur dibinde tanış-
            tığı sakilerden birinin ikramını geri çevirmeyip, şarap illetiyle tanıştı. Şarabı
            içtiği ve derdini sakiye açtığı gecenin ardından soluğu yine Kuşçubaşı’nın yanında
            aldı. Oğlunun erkekliğini utana sıkıla Kuşçubaşı’na sordu. Adamın yanıtlarıyla
            da öz oğlu hakkında böyle şeyler aklına getirdiği için yine kendinden utandı.
            Nihâyet istediği oldu. Kuşçubaşının oğlunu ikna etmesi, hattâ nişan düğün
            olayları bile sandığından uzun sürmedi. Hattâ torununu kucağına aldığında bir
            an için kendisini rüyada bile zannetti. İşte nihâyet Bıçakçızâdelerin umudu,
            ailenin asırlardır süre gelen bıçakçılık geleneğini devam ettirecek olan erkek
            torunu avucunun içinde duruyordu. Sur dibinde yakalandığı şarap illetini bu
            sabinin doğumuyla derhâl terk etti. Ne var ki bu durum hem ustalığının körel-
            mesine hem de işlerinin aksamasına neden olmuştu. Şehir halkı artık başka
            başka ustalardan bıçak alıyor, Abdülkerim Usta arefe günü bile doğru düzgün



            22
   17   18   19   20   21   22   23   24   25   26   27