Page 27 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 27

Kâsım’ın üzerinde dolanmaya başladılar. Ardından, kuşlardan biri başka bir
            kuşun kanadından tutuverdi ve bütün kuşlar kanat kanada vererek Kâsım’ın
            darağacında sallanan dedesi kılığında, bir ileri bir geri sallanmaya başladılar.
            Kendini, yüzlerce hünkârî güvercinin kanat çırpınışlarından çıkan büyüye
            kaptıran Kâsım, o gün dedesini ırmağın kenarında dirilttiğini zevâta anlatsa da
            kimse kendisine inanmayacaktı. O da böylece, tıpkı ilk günkü gibi hayranlıkla
            seyrettiği kuşların, semâda bıraktıkları kanat izlerinin peşinden ayrılmamaya
            karar vermişti.



                                  Yâ Memât üzerine son rivâyetlerdir.
               Etliye sütlüye karışmaz Kuşçubaşı Necmi’den nakledilen bir rivâyete göre,
            Kâsım’ın başına gelenlere babası Abdülkerim Usta, hiç mi hiç üzülmemişti. Hattâ
            için için oğlunun başına gelen bu duruma sevinmişti bile. Canını kurtardığına
            dua etmesi yeterdi de artardı. Kapalı çarşısı eşrafından aktarılan bir başka
            rivâyete göre Abdülkerim Usta, torunu olacak cengâveri, en az büyük dedesi
            Remzi Efendi kadar işinde mâhir bir usta olarak yetiştirmişti. Bıçakçızâdelerin
            eski şöhreti yerine gelmiş de şehirde bastırmaya tutunmadan tül gibi doğrayan
            bütün bıçaklar, yine aynı dükkândan çıkmaya başlamıştı. Kâsım ise o günden
            sonra daha da içine kapanmış, medrese âlimleriyle katıldığı şiir fasıllarına bile
            uğramaz olmuştu. Varsa yoksa aklı hünkârî güvercinlerindeydi. Hattâ bir rivâyete
            göre Dersaadet’e gitmenin planlarını yapıyordu. Müzecibaşı Bahri Efendi’den
            nakledilen bir rivâyete göre ise harâmîlerin el koyduğu Memât adlı yatağan,
            essahtan Sultan Murâd’ın yatağanı sanılıp, asırlar boyu elden ele alınıp satıl-
            mıştı. Uğrunda nice kanlar akmış, nice ocaklar sönmüştü. Alandan da satandan
            da eksiltmeden, bir türlü kıyameti karşılayacağı yerini bulamamıştı. Yatağan
            tüm ecdat yurdunu dolaşıp en son, Devlet-i Aliyye’nin ömrünü tamamlayıp
            torunların yeni bir devlet kurmalarının ardından Kayseri şehrinde müze olarak
            kullanılan Hunat Hatun Medresesinde görülmüştü. Rivâyete göre, cam vitrinin
            arkasında olanca haşmeti ile öylece, gelen geçene göz kırptığı söylenir. Müzenin
            dağıtılıp çay bahçesi yapılmasının ardından Memât’ın nerede olduğuna dair
            hiçbir rivâyette cevap bulunamamıştır. Kimileri Topkapı Sarayı’nın deposuna
            kaldırıldığını, kimileri ise çok yüklü bir para karşılığı yurt dışına kaçırıldığını
            anlatıp dururlar. Ama medreseye sabah serinliğinde gelenler, medresenin eyvanına




                                                                                    27
   22   23   24   25   26   27   28   29   30   31   32