Page 31 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 31
Diren İnanç | Eski Bir Hikâye*
yine. Kurşun kalem izinin gömleğinin manşetlerine iz yapmasından hayıflanıp
duracaktı birkaç saat sonra. Tekrar ve tekrar saçlarını tarayacaktı. Parıl parıl
parlayan biryantinli saçlarına bakacaktı hayran hayran. Sonra manşetlerine
isminin baş harfleri işlenmiş kar beyaz gömleklerinden bahsedecekti. Kumaşının
Fransa’dan geldiği için zor ütü tuttuğundan ve sırf bu yüzden annesinin her sabah
gömleklerini kolaladığından tekrar tekrar söz edecekti. Okuduğu mektepteki
bütün arkadaşlarının böyle gömlekler giydiğini söyleyecek, Kâmrân Bey’in bir
türlü ezberleyemediği bir dolu ecnebi isim sayacaktı ardı ardına. Arkadaşlarından
birisi Proust hayranı idi, birisi Marx. Bir de, ismi kurabiye ismine benzeyen bir
başka arkadaşı vardı ki, onun Machiavelli hayranı olduğunu öğrenmişti artık.
Okuduğu Fransız mektebi sebebiyle Nazmi’nin küçümseyen bakışları altında
ezilecekti yine Kâmrân Bey. Birkaç kelam sonra onun, dairenin gelecekteki
amiri olacağını hissedip huzursuzlanacaktı. Bir şey yapamayacaktı. Dördüncü
yudumunu almasaydı. Ama aldı. Ben gördüm.
‘Ben çıkıyorum.’ dedi Kâmrân Bey âniden. Yerinden doğruluverdi.
Nazmi sustu. Mektepte aldığı alafranga riyaziye kaidelerinden bahsetmek
üzereydi. Batılı ilimlerin üstünlüğünden. Bir de kendisine hayranlık duyan
genç kızlardan. Saçlarındaki kurdelenin birdenbire nasıl da çözüldüğünü anla-
tacaktı. En güzeli Fındıkkurdu Esma ile cilveleşmelerini. Neden Fındıkkurdu
dediklerini de anlatacaktı. Ama anlatamadı. Kelimeler ağzının içerisine tekrar
doluşuverdiler sanki. Öyle ki, ansızın çekip gidişinin nedenini bile soramadı.
İlerde amir olduğunda bunun hesabını soracağını söyleyemedi. Onu Daire
Amiri Âmil Bey’e ihbar edeceğini ima edip gözdağı veremedi. Aylığı kesilecek
diye tehdit edemedi. Bunların hiçbiri aklına bile gelmedi Nazmi’nin. Kâmrân
Bey’in arkasından öylece bakakaldı.
Sadece o mu? Katip Pervin de. Yazman Samim de. Mühendis Marif de. Hatta
sır küpü Murteza da. Kenarlarında kurumuş ıhlamur izlerini bıraktığı boş bardağı
eline tutuşturduğunda bile tek kelime edemedi. Bardağın kenarında damlalar
çoktan yapış yapış olup kurumuşlardı bile. Hepsi, yüksek ahşap kapılarının
önünde durmuş, arkasını dönüp mağrur bir şekilde yürüyen Kâmrân Bey’e
bakıyorlardı. Kâmrân Bey çıkıyordu. Arkasına bakmadan; arkasına, ezdiği
ahşap parkelerin gıcırtısını döke saça gidiyordu.
Dışarı çıkar çıkmaz nereye gideceğine karar verdi Kâmrân Bey. Çünkü
dışarı çıkarken, ceketi kapıya takılmıştı. Kapıya takılır takılmaz aniden ceketi
31