Page 206 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 206
Hasan Nail Canat Hikâye Yarışması
dönümü, yüz binlerce insanın katledilmesinden başka bir şey hatırlatmayan bir
iç savaşın başlangıcı, dünya üzerindeki onlarca ülkenin yüz milyonlarca vatanda-
şının zihninde savaştan başka bir yeri olmayan bir Amerikan başkanının istifası,
güzel ülkemin milyonlarca güzel insanının asla göremeyeceği ve şaş kaza günün
birinde turistin biri yerini sorsa tarif edemeyeceği bir hava alanının açılışı…
Bütün bunca gereksiz ayrıntının yanı başında 14 Temmuz tarihini önemli
kılan muhteşem bir ayrıntı gizli. Bu gün; bir haftalık ömrüm boyunca bu beton
ve taş mezarlığı şehirde gördüğüm en doğal ve en canlı kadının doğum günü.
Bu öykünün içinde okuyacağınız her şey, kaynağını Yeliz Hanım’ın hayalle-
rinden almış gerçek bir kurmacadır.
“Kelebeğin kanadına yazacağım son sözümü,
Belki de bu yüzden hiç kimse bilemeyecek…
Daha kozalardan çıkar çıkmaz bütün vadiyi bir dedikodu kokusu kapladı.
Hayır, ne ara konuşmayı öğrendiniz de hemen dedikoduya başladınız onu da
anlamadım ya neyse. Herkeste bir telaş; yok efendim “Kelebeklerin ömrü bir
gün olurmuş.” da, “Madem yarın öleceğiz. Öyleyse doya doya yaşayalım” da;
yok efendim “Hayat üzülmeye değmeyecek kadar kısa, yaşamaya doymayacak
kadar tatlıdır” da… Kozalarımızdan çıkalı on dakika olmuştu; ama biz kırk
yıllık filozoflara ders verebilirdik.
Hayvanlar âleminde hayat, düşünebileceğinizden çok daha ironik olabiliyor;
siz daha “merhaba” sözcüğünün anlamını öğrenemeden hayat size “güle güle”
diyerek ardınızdan el sallayabiliyor örneğin. Bu vadide de dünyanın bütün
vadilerinde olduğu gibi dedikodu dünyanın en hızlı duyuru aracı. Dedikodu
öylesine hızlı yayıldı ki, zavallı kelebek kardeşlerim var yok ömürlerinin şu ilk
anlarında dünyanın kadim problemi melankoliyle tanıştılar. Birden bire garip
bir intihar furyası baş gösterdi. “Ben böyle hayatın içine tükürürüm.”, “Hayat
buysa üstü kalsın.”, “Bizim yüreğimiz bu kahpe dünyaya fazla geldi, olsun biz
de artanı bırakır da gideriz.” Felsefelerinin müdavimi olan bedbaht filozof kar-
deşlerim kendini birer ikişer ateşe atmaya başladı. Hatta ateş bulamayıp ışığa
kafa atanlar türedi. Bizimkilerde beyin de hassas tabii; ampule çarpan aklını
yitirdi, ışığın etrafında dön babam dön.
206