Page 230 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 230
Hasan Nail Canat Hikâye Yarışması
-Bulamayacaksın, vazgeç.
İki kelime nasıl olurda insanın canını bu kadar acıtabilirdi? Çocuğun az
önceki gülümseyen gözlerinin yerini gözyaşlarına bulanmış bir çift göz aldı.
Sesi titreyerek:
-Bulacağım! Neden vazgeçecekmişim? Benim umudum o, hayallerim o. İnsan
vazgeçer mi hayalinden?
Sert bir tokat darbesi almış gibi sarsıldı. Böyle bir cevap beklemiyordu.
Şaşırdı. Çocuğun birden değişen yüz ifadesini de fark etti. Elinden oyuncağı
alınıyormuş gibi dolu gözlerle devam etti çocuk:
-Pes etmeyeceğim! Hala koparılmamış çiçekler var. Hem bak güneş pes ediyor
mu? Etmiyor. Her gün pes etmeden doğuyor. Güneş benim en iyi arkadaşım. Beni
görmek için her sabah doğar. Sonra her yer aydınlanıverir. İnsanlar dışarı çıkar.
Babalar işine, çocuklar sokağa oynamaya gider. Annelerde evde çocuklarına o
mis kokulu yemeklerinden yapar.
Bir an düşünüp devam etti.
- Sana bir sır vereyim mi? Ama hiç kimseye söyleme! Benim annemin yemek-
leri sihirli. Ne zaman yesem büyürüm. Eğer hastaysam, hastalığım geçer. Dedim
ya; annemin yemekleri sihirli...
Bir yıldırım düştü yüreğine. Sızladı tırnak uçları, dudakları, kalbi… Hatırladı;
babası ona “güneşim” derdi.
-Güneş gibi ol kızım. Her gün yeniden doğ. Pes etme hiçbir zaman! Umudunu
kaybetme, hep gülümse.
-Peki ya üzülürsem, yorulursam ne yapayım babacığım?
-O zamanda sana anlattığım masalı hatırla. Bulutlara bin, gez. Umut diyarına
git. Hala mı geçmedi? Bulutlardan biraz kopar, ye. Hemen geçer yorgunluğun.
Sonra sarılırdı babasına. Sıcacık olurdu içi.
Yüzünü bir gülümseme almış, dalgın dalgın uzaklara bakıyordu. Çocuğun
sesiyle irkildi. O anlatmaya devam ediyordu:
-Çok da güzel kokar.
Anlamadı.
230