Page 232 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 232

Hasan Nail Canat Hikâye Yarışması

               -Mis gibi, umut gibi…
               İkisi de gözleri kapalı gülümsediler, bağırarak tekrarladılar:

               -Umut gibi, umut gibi…
               Çocuk bir anda durdu ve kıza:
               -Hayal kurmak ister misin? Menekşeler diyarı benim hayal kurma yerimdir.
            Hadi otur oraya. Kur hayalini. dedi.

               Kız irkildi birden. Hayal kurmak… Nasıl yapacaktı? Uzun zamandır hayal
            kurmuyordu ki… Unutmuştu hayal kurmayı. Çocuk anlamış gibi kıza sarıldı.
            Birlikte oturdular menekşeler diyarının üzerine.

               -Hadi kapat gözlerini ve aklından ne geçiyorsa, ne yapmak istiyorsan anlat.
               Kız gözlerini kapattı. Anlatmaya başladı:

               -Hayal ediyorum. Bir çay bahçesindeyim. Tek başıma oturuyorum. Günlü-
            ğümü yazıyorum. Eski sayfalara baktıkça gülümsüyorum. Ve şimdi bir esinti…
            Rüzgâr geçmişimi öğrenmek ister gibi sayfalarımı çeviriyor. Sonra çay bahçe-
            sinden çıkıp ağaçların bol olduğu bir yere gidiyorum. İlerliyorum, ilerliyorum.
            Karşıma bir hamak çıkıyor. Yatıyorum. Rüzgâr bir bebekmişim gibi sallıyor beni.
            O an hafifliyorum. Sonra gökyüzüne bakıyorum; uçurtmalar… Rengârenk bir
            sürü uçurtma… Uçurtmaların olduğu tarafa koşuyorum. Her tarafta çocuklar
            var, sadece çocuklar.
               Bir anda ben de küçülüyorum. Oynamaya başlıyoruz. Kurduğumuz hayaller
            uçurtmaların çıkabileceği yerden bile yüksek. Etrafta büyük hiç kimse yok. Sadece
            çocuklar var. Kural yok, zaman yok, dert yok, ceza yok… Sadece çocuklar,
            uçurtmalar ve hayaller var. Koşuyoruz, eğleniyoruz…
               Birden hava kararıyor. Siyah bulutlar tepemizde… Hepimiz bir yerde topla-
            nıyoruz. Çocuklar ağlamaya başlıyor. Yağmur yağıyor şimdi. Her bir yağmur
            damlasında çocuklar kaybolmaya başlıyor. Bir yağmur damlası da benim alnıma
            düşüyor. Büyümeye başlıyorum; çocukluk, ergenlik, yetişkinlik, yaşlılık. Her
            yanımı ağrı sarıyor. Olduğum yere yığılıyorum.
               Kız bir anda gözlerini açtı. Anlamıştı. Şimdi anlamıştı kaybolmanın ne demek
            olduğunu. Ses tonunu ayarlayamadan çocuğa seslendi:




            232
   227   228   229   230   231   232   233   234   235   236   237