Page 236 - hnc_hikaye_yarismasi
P. 236

Hasan Nail Canat Hikâye Yarışması

               “Dükkânı açtı mı Ahmet?”
               Karısı yüzüne baktı. Sararmış, solmuş, incelmiş yüzünü ıslattığı peçeteyle
            silerken “Açtı.” dedi.
               “İhmal etmesin kitapları.”

               İhmal edeceğini biliyordu. Aslında o dükkanın bir daha hiç açılmayacağını
            da. Belki birkaç gün açmıştı. Belki açacaktı ya da biraz daha.
               Karısının düzelttiği yastığa verdi başının ağırlığını.
               “Perdeyi aç.”

               Hastane bahçesinde tam da onun penceresine bir tablo ortasındaymış gibi
            denk geliveren ağacı görmeden duramıyordu. Son yaprağını dalında görmüş
            ama, düşerken görmemişti. Sanki ağaç kuruyup kalınca kendi kanı da daha
            çok çekilmişti. Elleri, ayakları daha tutmaz olmuştu. İyiye gitmediğinin farkın-
            daydı. İçine usul usul sarmaşık gibi dolanan hastalığı yakında nefes almaya yer
            bırakmayacaktı, farkındaydı, ama tuhaf bir şekilde bir umudu vardı. Allah’tan
            ümit kesilmezdi. O yüce makamındı elbet karar. Bahara az kalmıştı. Cemreler
            henüz düşmemişti ama az kalmıştı. Sanki o kupkuru, iskelete dönmüş ağacın
            bir dalında tek bir tomurcuk, bir yeşerti görse içine can gelecekti. Nedense öyle
            hissediyordu. O yüzden perdesini kapattırmıyor, o uyurken kapatırlarsa, uyanır
            uyanmaz açtırıyordu. Gözünün önünden ayırmak istemiyordu ağacı.

               Sahaftı Hayri Usta. Oldu olası kitaplara çok düşkündü. Daha küçücük bir
            çocukken bile eline babasının Kur-an’ını alıp kendi kendine mırıldana mırıldana
            hikâyeler uydurduğunu rahmetli anacığı hep söylemişti. Biraz daha büyüyünce,
            oyunlarda hep öğretmen olmuştu. Okumayı öğrenince de eline ne geçse oku-
            muştu. Kese kağıdı yapılmış gazeteleri yerde dikkatlice açıp elleriyle düzeltir,
            her satırını anlasa da anlamasa da okurdu. Büyük bir mutluluk duyuyordu oku-
            maktan. Öğretmenlikten emekli olunca da yıllarca biriktirdiği kitaplarını evinin
            altındaki küçük dükkanına özenle sıralamış, sahaflık hayalini gerçekleştirmişti.
            Kitaplarla olmayı, hele eski, okunmuş kitaplarla olmayı çok seviyordu. Doku-
            nulmuş kitapların hikayesi, kokusu bir başka oluyordu. Önce kendi kitaplarını
            sonra eş dostta, konu komşuda atılmayı bekleyen kitapları topladı dükkanına.
            Marangoza ucuza yaptırdığı ahşap raflara tek tek tasnif etti. Çocuk kitaplarını,
            yemek tarifleri kitaplarını, edebiyat, magazin mecmualarını, şiir kitaplarını,



            236
   231   232   233   234   235   236   237   238   239   240   241